24 Kasım’da, 1928 yılında Millet Mektepleri’nin açılışının ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Başöğretmenlik” unvanını kabul edişinin yıldönümü olarak “Öğretmenler Günü”nü kutladık.

Tüm öğretmenlerimize, buradan bir kez daha saygılarımızı, sonsuz minnet duygularımızı gönderiyoruz. Ebediyete intikal eden öğretmenlerimizi rahmetle anıyoruz.

Hemen bir gün sonrası, 25 Kasım tarihi ise, “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü” idi.

Bu anlamlı gün de, gerek ülke çapında, gerekse Çorum’da büyük bir duyarlılıkla değerlendirildi; kadına şiddet, toplantılarla, etkinliklerle, gösterilerle çeşitli platformlarda kınandı.

Aslına bakarsanız, öğretmenlerimize saygıyı da, kadına yönelik şiddete karşı durmayı da bütün bir yıla yaymak durumundayız.

Bu iki noktada duyarlılığımız, kesintisiz her anımızı doldurmalı, aklımızdan hiç çıkmamalı.

*

2010 yılından bu yana, 1915 kadının cinayete kurban gittiği tespit edilmiş. Tabii bu, tespit edilebilen…

Cinayet sebepleri arasında da, aldatılma şüphesi, kadının boşanma isteği, erkeğin barışma isteğinin reddedilmesi, karşılıksız sevme durumlarında, “ya benimsin ya kara toprağın” ilkelliği ve egoizmi en başlarda yer alıyor.

İstatistikler, öldürülen her iki kadından birinin failinin, kocası, eski kocası veya erkek arkadaşı olduğunu göteriyor.

Töre gereği, babası, oğlu, erkek kardeşi ya da yakın bir akrabası tarafından öldürülen kadınların oranı da, son derece yüksek.

Yine, vahşi cinayet kurbanı kadınların büyük çoğunluğunun, can vermeden önce taciz, tehdit ve şiddete maruz kaldığı kayıtlara geçmiş durumda.

*

Bir de ölümle sonuçlanmamış, belki milyonlarla ifade edilebilecek sayıda kadının hayatını karartan baskı, şiddet, taciz, tecavüz hadiseleri var. Çocukların istismarı var…

İstatistiklere dalsak, öyle iç karartıcı rakamlar karşımıza çıkıyor ki…

Örneğin, Türkiye genelinde yaşamının herhangi bir döneminde eşi veya eski eşinin fiziksel şiddetine maruz kalan kadınların oranı % 39.3 olarak veriliyor ki, bu çok korkunç bir oran.

Kadınların % 7’si ise, çocukluklarında (15 yaşından önce) cinsel istismar yaşadıklarını söylemişler.

İnanılmaz!...

*

Eşine, eski eşine, sözde sevgilisine, göz koyduğu kadına şiddet uygulayan, işi onun canını almaya kadar vardıran adama, “Senin de anan, bacın, kızın var. Onlara böyle bir muameleyi mazur görebilir misin?” diye sorsanız, hemen ayıracaktır onları. Senin şiddet uyguladığın kadın da, bir başkasının anası, bacısı, kızı değil mi peki?

Nasıl bir insansın sen?..

İnsan mısın?

*

“Eğitim şart!” malûm…

Ama ne yazık ki, eğitimle de, yasal önlemlerle de kadına şiddeti, çocuk istismarını kontrol altına alamıyoruz.

Bir eksiğimiz olmalı…

İnsanlarımızın yüreğine “sevgi” ekmekte başarısızlığa uğruyor olmayalım!...