24 Kasım 2016 tarihinde, Öğretmenler Günü nedeniyle kaleme aldığımız “”Kurtuluşu yine de onlardan bekliyoruz” başlıklı yazımızda, “Bir ülkenin çağdaş uygarlık yolundaki ilerleyişini durdurmak ve pozitif bilimden uzaklaşmasını sağlamak için, önce öğretmen ordusunu bozmanız gerekir” demiştik.

“Eli öpülesi” öğretmenlerimize çok şey borçlu olduğumuzu vurguladıktan sonra, “Ama, bir ülkede iyi gitmeyen bir şeyler varsa, o ülkenin eğitimcilerinde de birazcık olsun sorumluluk aranması gerekmez mi, diye düşünmekten de kendimizi alamıyoruz” ifadesiyle değerlendirmemizi sürdürmüştük.

*

İki gündür basında geniş olarak işlenen bir konu var:

“Öğretmen Alan Bilgisi Test Sonuçları”, öğretmen adaylarının kendi branşlarında yeterli bilgiye sahip olmadıklarını ortaya çıkarmış.

Öğretmen adayları, 50 sorudan, Lise Matematik’te ortalama 9 soruyu, Kimya’da 16 soruyu, Fizik’te 15 soruyu, Biyoloji’de 17 soruyu çözebilmişler.

Biliyorsunuz, uluslararası sınavlarda başarısızlığımız somut verilerle kanıtlanmış bulunuyor.

Öğretmen adaylarının kendi alanlarındaki başarısızlıkları ise, çok doğal ki, öğrencilerin başarısızlıklarının nedeni olarak gösteriliyor.

*

Ülkemizde de, Çorum’da da “elit” öğrenciler var. Onlar ulusal veya uluslararası düzeyde büyük başarılara imza atıyorlar.

Bir kısmı ülkemizin bilimsel çıtasını yükseltirken, bazılarını da maalesef “beyin göçü” sonucu kaybediyoruz.

Onlar bir yana, hangimiz duymadık “liseye gelmiş okuma-yazma bilmiyor” sözünü?

Hatta meslek yüksekokuluna kadar gelmiş, resmen okuma-yazma bilmeyen bir öğrenci anlatıldı geçen gün.

Oysa, geçmişin vatan-millet sevgisiyle ve öğretme arzusuyla dolu, cumhuriyet kuşağı öğretmenleri, daha ilkokulda dolu dolu “adam” yetiştiriyorlardı.

Bu ülkenin gençliğini, umutla, inançla dolu olarak geleceğe hazırlıyorlardı.

O “nitelikli” öğretmenler şimdi de var, ancak hem sayıca azaldılar, hem de değerleri bilinmiyor ne yazık ki…

*

Ne olursa olsun, öğretmenlerimize güvenmekten başka çaremiz de yok.

Onları iyi yetiştirecek ve verimli çalıştıracak sistemi, millet olarak biz kuracağız, kurulmasını sağlayacağız.

Eğitim sistemimizi bilimsel esaslara oturtmak da, hiç kimsenin değil, bizim görevimiz.

Elbette, seçtiğimiz temsilciler eliyle…

*

Bu yazımızı da, 24 Kasım’daki sözlerimizle noktalayalım:

“Ama her şeye rağmen, Yüce Atatürk’ün ‘Milletleri kurtaracak olanlar, yalnız ve ancak öğretmenlerdir’ sözüne bütün kalbimizle inanıyoruz.

Kurtuluşu, yine bütün kalbimizle, öğretmenlerimizden bekliyoruz.”