Şu dershaneler konusundaki tartışmalara kargalar güler. Gülüyor da zaten. Benim oğlum dün dershaneden geldi. “Baba Ocak’ta dershaneler kapanacakmış. Biz ne olacağız. Senin imzaladığın senet ne olacak?” türünden sorular sordu. Arkadaşlarıyla aralarında konuşuyorlarmış, zaman zaman da dershane hocalarına soruyorlarmış. Kimse tabii ki net bir şey söyleyemiyor.
Düşünebiliyor musunuz çocuklardaki motivasyonu? Allah aşkına bu nasıl Devlet anlayışı? Akşamdan sabaha bir yasak koyarsınız olur biter. Tam bize mahsus.
Günlerdir tartışmaları izliyoruz. Sorunu tartışanlar arasında bir tek eğitimci yok. Kimse demiyor ki; eğitim uzun bir süreçtir, meyvelerini geç veren bir süreçtir. Burada günü birlik karar alınmaz. Bu trafik cezası değil ki yarından itibaren “şu ihlalin cezası şudur” diyesin.
Herkes dershaneler ile ilgili bir şeyler söylüyor da çözümü söylemiyor diyenler var. Çözüm belli. Öncelikle şu sorulara cevap verelim:
1. Dershaneler nereden çıktı? Neden giderek büyük bir sektör haline geldi?
2. Dershaneleri kapatırsak ne olur?
Herkes biliyor ki, dershaneler 70’li yıllardan itibaren ülkemizde giderek çoğaldı. On binlerce öğretmen ve diğer çalışanlarıyla milli eğitimin yanında dev bir sektör haline geldi. Nedeni belli. Her yıl artan oranda genç üniversiteye girmek istiyordu. Çünkü ülkemiz genç nüfus oranı oldukça yüksek bir ülkeydi. Üniversiteye girmek isteyen öğrenci sayısının örneğin 80’li ve 90’lı yıllarda ancak 1/5’i, _’ü veya 1/3’ü girebiliyordu. Kısacası arz talep dengesizliği büyüktü. Onun için anne babalar dişinden tırnağından artırdığıyla çocuklarını dershaneye göndermek zorundaydılar. Siz de böyle yaptınız, ben de böyle yaptım, komşu Ali Dayı da, Ayşe Teyzeler de böyle yaptılar ve halen de yapmaya devam ediyorlar.
Dershaneleri kapatırsak ne olur? Şu anda kapatamazsınız. Zira, üniversite kontenjanları ile üniversite talep eden öğrenci sayısı hala denk değil. Diyelim ki bu üniversite, fakülte, yüksekokul ve meslek yüksekokulu açış hızına göre birkaç yıl sonra arz talep dengesi sağlandı. Yani üniversite okumak isteyen genç sayısı 1 milyon 200 bin, üniversite kontenjanlarıda bu kadar hatta biraz üzerinde olsun.
Bu yükseköğretim kurumlarına girişte yine sınav yapılacak mı? Yapılacak. Çünkü aldığı puana göre tıp, mühendislik, öğretmenlik, muhasebecilik… gibi alanlara yerleştirilecek. Peki dershane o zaman kalkacak mı? Hayır. Öğrenciler bu yarışta daha iyi yerlere yerleşmek için yine dershaneye gidecekler.
Dershaneyi kapatırsak ne olur? Aynen Alkolü ve sigarayı bir gecede yasakladığınızda ne olursa o olur. Yani merdiven altına iner. Veya varlıklı ailelerin ulaşabildiği bir hizmet olur. Adam verir parasını, öğretmeni evine getirtir. Çocuğuna istediği fakülteyi kazandırır. Olan kime olur? Yine garibana.
Efendim gariban dershane parasından zaten muzdarip. Onu bir çırpıda bu ızdıraptan kurtarırsak kötü mü olur? Kötü olmaz da böyle kurtarılmaz.
Nasıl kurtarılır? Hani hep sistem sistem diyoruz ya. İlk lafa giriş “eğitim Sistemimiz” oluyor. Kusura bakmayın ama, bizim eğitim sistemimize sistem dememek lazım. “Eğitim Sistemsizliğimiz” dersek daha doğru olur. Zira, sistem öğeleri arasında ahenkli ve akılcı girdi-çıktı ilişkileri olan bir bütünlüğü ve düzenliliği ifade eder. Oysa bizim sistemimizde (Pardon sistemsizliğimizde) eğitimin kademeleri arasında rasyonel bir irtibat yoktur.
Dershanelerle kısa dönemde uğraşmak yerine sistemi top yekün ele almak ve düzene koymak gerekir. Bunun nasıl olacağını sonraki yazılarımda ele alacağım.