Eğitim, eskiden yaşama hazırlık süreci, meslek edinme süreci olarak bilinirdi.

Şimdi ise eğitimin işlevi bundan çok daha ötesidir.

Eğitim yaşamla sağlıklı ve bilinçli bağ kurmanın en önemli yoludur.

İnsanoğlu yeryüzüne ilk ayak bastığı andan itibaren araştırmak, öğrenmek istemiştir. Bu onu insan yapan en temel özelliklerinden biridir. Günümüzde eğitim artık yaşam boyu devam eden ve sürekli ilerleyen ucu açık bir süreçtir.

Yaşadığımız çağın bilgi çağı olması bilginin insanda son derece büyük farklar oluşturduğunun keşfedilmesi eğitimin önemini arttırmıştır.

EĞİTİM NEDEN ÖNEMLİDİR.

1-Eğitimle daha mutlu ve kaliteli bir yaşama kavuşuruz. 2-Eğitimle ekonomik açıdan kendimizi geliştirir, daha çok kazanır daha rahat yaşarız. 3-Toplumda ve dünyada eşitlik ve adaletin uygulanması için daha bilinçli çaba harcarız. 4-Bağımsızlık ve özgürlüğün toplumların en doğal hakları olduğuna inanırız. 5-Özgüvenimiz artar ve toplumda herkesin haklarına saygı gösteririz. 6-Eğitim bizleri daha medeni bir insan yapar. 7-Eğitimli ve daha bilinçli bir vatandaş olarak toplumumuzun Ulusal kalkınmasına daha çok katkıda bulunuruz.

GERÇEK BİR EĞİTİM UYGULAMASI

Diyarbakır’ın bir dağ köyünde ilköğretimde görev yapan öğretmen Matematik dersinde; Bir kasada şu kadar çilek varsa, 10 kasada kaç çilek vardır?

diye öğrencilerine bir soru soruyor. Öğrenciler; “Öğretmenim çilek nedir?”

Öğretmen; “İşte çocuklar çilek şöyle şöyle bir meyvedir” diyor öğretmen.

“Biz hiç çilek yemedik” diyorlar öğrenciler.

Bunun üzerine öğretmen pes etmiyor, oturup Bursa’daki tarım firmalarına toprak numunesi yolluyor ve diyor ki; “Bu toprakta çilek yetişir mi?”

Bursa’daki firmalardan cevap geliyor. “Evet, Diyarbakır şartlarında çilek yetişir.”

Hatta mektubun yanında çilek fideleri ve yetiştirme şeklini anlatan bir tarif yolluyorlar.

Öğretmen öğrencilere okuyor nasıl yetiştirileceğini, çıkarıyor bahçeye ve diyor ki;

“Bu sene size matematikten sınav yok.” Öğrenciler; “Nasıl not alacağız öğretmenim?”

Hepsine bahçeyi kazdırıp, çilekleri diktirip, can sularını verdikten sonra her birine dörder çilek fidesi verip; Şimdi gideceksiniz evinize, anne babanıza, ben size nasıl öğrettiysem siz de onlara öyle öğreteceksiniz. Çocuklar gidiyorlar evlerine hepsi anlatıyorlar ve çilekleri dikiyorlar ve öğretmen diyor ki;

“Çilek mevsimi gelince getireceksiniz tabakta on tane çileğe bir not alacaksınız.”

Çocuklar tabaklarla getiriyorlar, çilekleri sayıyor öğretmen, eksik olanlara da tam not veriyor ve sonra diyor ki; “Çocuklar nasılmış tadı?” Öğrenciler; “Valla ucunda not vardı diye yiyemedik öğretmenim.” Hadi bakalım yiyin, diyor öğretmen.

Çocuklar ağızlarına burunlarına bulaştıra, bulaştıra yiyorlar çilekleri.

Aradan iki yıl geçtikten sonra, çilek girmemiş o köyün halkı şu anda Diyarbakır’ın pazarında çilek satıyor. Şimdi düşünüyorum da, gerçek bir öğretmen olmak bu işte…Tahtada müfredat anlatmak değil…

Bulunduğun yere, bulunduğun ülkeye, okula bir şeyler katmak…

EĞİTİMİNİN GÜLEN YÜZÜ DE MİZAHTIR.

1-Mezar taşında,”Dün yoğun bakım, bugün yoğum bakın!…”

2-Faiz olmuş kredi, zina olmuş aşk, içki olmuş aslan sütü, rüşvet olmuş hediye, gıybet olmuş iki lafın beli… Ancak unutuyorlar, “Cehennem aynı cehennem!”

3-Kütüphanede telefonla konuşup, plajda kitap okuyan bir milletiz.

4-Kıymalı poğaçanın içindeki kıyma gibiydi seni sevmek. Hiç yoktun ama hep bekledim.

5-“Arabada bebek var.” yazanlara da ayrıca hastayım. Ne yani, ışıklarda durup çeyrek altın mı takalım?

6-“Önce o yazsın” diye beklemeseydiniz şimdiye çocuğunuz olmuştu.

18 Temmuz 2018 / Yalıkavak