Bu yazı yazıldığında, 16 Nisan Pazar günü başkanlık sistemiyle ilgili referandum oylaması devam ediyordu. Bu nedenle nasıl bir karar verildiğini, 17 Nisan 2017 sabahı nasıl bir Türkiye'yle uyanacağımızı bilemiyorduk.

Ama 17 Nisan 1940 sabahı nasıl bir karar verildiğini biliyorduk. Çünkü o gün Anadolu aydınlanmasının fitilini yakacak Köy Enstitülerinin kurulmasına karar verilmişti.

Aslında bu ülkede iki eğitim kurumu çok tartışılmış, çok hırpalanmıştı. Köy Enstitüleri ve İmam-Hatip okulları...

Birine komünizmin arka bahçesi denilmişti, diğerine irticanın... Biri komünist üretiyor denilmişti, diğeri şeriatçı...

Oysaki birinin amacı cumhuriyet değerleriyle donatılmış öğretmen yetiştirmekti, diğerinin din adamı.

Köy Enstitüleri 1940'ta, İmam-Hatip okulları 1947’de açılmaya başlamıştı.

Ama Köy Enstitüleri kapatıldı. Süreç içinde, yaratılan toplumcu rüzgâr söndürüldü.

***

1940'lı yıllarda Türkiye'nin nüfusu 17 milyondu. Bunun 14 milyonu yani % 82'si köylerde, diğer bir ifadeyle kırlarda yaşıyordu.

Cumhuriyet değerleri köylere ulaşamıyordu, ama cumhuriyet karşıtı değerler ulaşıyor ya da ulaştırılıyordu.

Köy enstitüleri bu oluşumu tersine çevirecek kurumlar olarak düşünülmüştü. Zamanın Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel'in ve İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç’un önderliğinde 21 Köy Enstitüsü Anadolu'ya serpiştirilmişti.

Bir başka deyişle Anadolu'da bir aydınlanmanın, bir sosyal uyanışın fitili ateşlenmişti.

***

Ama olmadı...

1945 yılından sonra Türkiye'nin Batı Bloku içinde yer almasıyla soğuk savaşın dayatmalarına ve içerdeki işbirlikçi toprak ağalarının baskısına direnilemedi.

Yani sosyal bir uyanış, soğuk savaş döneminde hem emperyal Batı için hem de bu toplumun güç odakları için tehlikeli bir olgu olarak görülmüştü.

Nitekim dönemin CHP Van Milletvekili ve büyük toprak ağası Kinyas Kartal, "Köy Enstitüleri, bizim devlet üzerindeki gücümüzü kaldırmaya yönelikti..." diyerek...

1946'da DP'den Eskişehir Milletvekili ve büyük toprak ağası Abidin Potuoğlu, "Bunlar yetiştiklerinde bizim kafamızı keserler" diyerek toprak ağalarının tepkilerini dillendirmişlerdi.

***

O günün Atatürkçüleri koruyamamıştı bu kurumları.

1946'dan itibaren tasfiye edilmeye başlamıştı bu kurumlar; "Atatürk'ü koruma kanunu" çıkaranlar tarafından da tabelası indirilmişti bu kurumların.

Ve Köy Enstitüleri; 1935 yılında hazırlıklarına başlanan, 1937'de İlk kez denenen, 17 Nisan 1940 yılında resmen kurulan, 1946'da tasfiye süreci başlayan, 1954'te tabelası indirilen bir kurum oldu.

Yine de Türkiye'nin eğitim seferberliğinde, unutulmaz bir efsane olarak kaldı.

Ve Anadolu'nun gerçeğinden doğan bu eğitim kurumu, UNESCO'nun gelişmekte olan tüm ülkelere örnek olarak önerdiği bir kurum oldu.

***

Açıldığı 1940 yılından, kapatıldığı 1954 yılına kadar Köy Enstitülerinde 1.308 kadın ve 15.943 erkek olmak üzere toplam 17.251 köy öğretmeni yetişmişti.

İşte bu kuşak, Cumhuriyetin köylerde ilk sözcüsü oldu.

-Laik eğitimin kimyasını mayalandıran ilk onlar oldu.

-Ve aydınlanmanın kıvılcımını yakan ilk onlar oldu.

-Ve   de   cumhuriyet   değerlerini   Anadolu'nun   kırlarına   taşıyan;   romanlarında, öykülerinde Anadolu'yu konuşturan ilk onlar oldu.

***

Demokratik öğretmen hareketinin fitilini yakan da ilk onlar oldu.

-1946'dan 1980'e kadar, tam 34 yıl TÖDMF, TÖS ve TÖB-DER'in hem kurucusu oldular hem de ana iskeletini, yani insan gücünü oluşturdular.

-Ve onlar, bildiklerini ve bilgilerini parayla satmadılar.

-Ve gerektiğinde canını, gerektiğinde malını feda ettiler.

-Ve de bu topluma, bu öğretmen hareketine bir mücadele ruhu bıraktılar.

Kuruluşundan 77 yıl, kapatılışından 63 yıl geçmesine rağmen halen üzerinde konuşuluyor, halen üzerinde tartışılıyor, halen aranıyor oluşu işte bu nedenledir.