1966 yılında Genel Kurmay Başkanı iken, Cemal Gürsel’in rahatsızlanması üzerine meclis tarafından Cumhurbaşkanı seçilen Sayın Cevdet Sunay için fıkralar anlatılırdı.
Fıkralardan biri şöyle:
Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay bir hastaneyi inceliyor. Görevli doktor da sorularını cevaplandırıyor. Cumhurbaşkanı; “Verem nasıl?” sorusunu yöneltiyor.
Doktor; “Tüberküloz şöyle, tüberküloz böyle” diyerek başlıyor anlatmaya.
Cumhurbaşkanı; “Ben verem sordum? Verem nasıl?” diye sorunca doktorumuzun tüberkülozu anlatmayı sürdürerek konuşması ortamın gerilmesine neden oluyor.
Bu anlatılır, “Cumhurbaşkanı tüberkülozun, verem olduğunu bilmiyor” diye gülünürdü. Ben de gülmüştüm.
Şimdi düşünüyorum da yanlış gülmüşüz. Esas gülünecek doktor; bence. General veya Cumhurbaşkanı tüberkülozun, verem olduğunu bilmeyebilir. Fakat doktorun; toplumun tüberküloza verem dediğini bilmesi gerekir. Doktor, meslekten olmayanlarla konuşurken; meslektaşı ile konuştuğu gibi konuşmamalı.
Düztaban genellikle ayak bozukluğudur ama marangoza göre rende çeşididir.
“Yaka”; Coğrafyaya göre kocaman arazidir, ama terziye göre ceketin bir kısmıdır.
Bu vurguyu unutmayalım. Yazımızı sonlandırırken kullanacağız…
*
Halk TV’de 12 Ağustos 2016 gecesi Ali Kırca’nın 19 Haziran 1999 gecesi yayınlanan siyaset meydanı ve Fetullah Gülen’in hedeflerini anlatan kaseti yayınlandı.
İlk yayınlandığı zaman da izlediğimden; bugüne kadar gündeme gelmemesine hayret ediyordum. Çünkü Fetullah Gülenciler buralara nasıl sızmışlar denilen yerlere yerleşmeyi hedeflediğini (darbe hariç) açık açık anlatmış.
Siyaset Meydanı’nın o programında Türkan Saylan, Necip Hablemitoğlu gibi ünlüler de vardı. (Rahmetli oldular, biliyorsunuz)
Türkan Saylan’ın yorumunu bitirmesine sabredemeyen, yanımda bulunan genç endüstri mühendisi atıldı; “Toplumda Fetullahçı gurubun çoğalması bunların yüzünden” diyerek konuşmasını sürdürdü. “Bunlar profesör olduk diye kendilerini toplumun üstünde görüyorlar. Profesörce konuşuyoruz diye de toplumu kendilerinden uzaklaştırıyorlar. Toplum da konuşma tarzı kendilerine daha uygun gelen, Fetullah Gülen gibilerinin safında yer alıyor.” dedi. Ben de “Bunlar saygın insanlar” dedim.
“Elbette saygın insanlar. Benim eleştirim; halkla konuşurken üniversitede öğrenciye ders verir tarzında konuşmalarınadır.” diyerek inadından vazgeçmedi.
Bu yaklaşımı yabana atmadan, Fetullah Gülen’in ortalarda görünmeye başladığından günümüze kadar olan zamanı gözden geçirelim:
Ali Kırca, Siyaset Meydanı’nda; kaseti yayınlayalı 17 yıl geçmiş. Ülkenin başında Bülent Ecevit’in Başbakan olduğu koalisyon hükümeti var.
Ne o zaman, ne ondan evvel, ne de ondan sonra üzerine giden olmadığı gibi, devrin Başbakanları ile dostluklar kurabilen Fetullah Gülen gerçeği dikkat çekici.
Televizyon kanalını işgal edip Fetö’nün kötülükler manzumesi olduğunu anlatanların çoğunu duymamıştık, görmemiştik. Şimdi pıtrak gibi birden bire çoğaldılar.
Geçen haftaki yazımda sınavların dejenere edilerek bu sonucun elde edildiğini yazdım. Ama ne kadar doğru ise o kadar da eksik yazmışım. Bakın! Yüksel Altuğ’un köşesinde; isminin açıklanmasını istemeyen fen dersleri öğretmeni şunları yazıyor:
“Şu sıralar herkes bir günah çıkarma modunda. Cemaat şöyle sızmış, böyle büyümüş tadında haberlere gark olmuş durumdayız. Gel gelelim kimse, ‘Yahu bunlar nasıl bu kadar palazlandı’ diyemiyor. Oysa yanıt çok basit. Biraz geçmişe gittiğimizde evladını askere gönderen annenin başörtülü diye askeriyeye giremediği, insanların sırf başörtülü diye üniversitelere sokulmadığı, pislik muamelesi görüp kamuda çalıştırılmadığı bir ülkede elbette din kullanılacaktı. Atatürk'ü kullanarak yıllarca bu ülke insanına zulmeden din karşıtları en büyük müsebbiptir. Öğretmenimiz bunların arasında, eleştiri hakkından vaz geçmediğini ama Cumhurbaşkanını da beğendiğini yazıyor.
Baş tarafta anlattığımız Rahmetli Cevdet Sunay’ın bile vereme tüberküloz demesini kabullenmediği gibi halkımız da anladığı dilde anlatılmadığından; Yurt içinde dindar kesimin sığınacak liman olarak Fetullah Gülen’i bulduğunu düşünenler; laik kesimi de suçlayanlar az değil.
İşin bir de yurt dışı kaynaklı olduğunu söyleyen veya yazanlar var.
ABD’nin ünlü dışişleri bakanlarından, aynı zamanda Bülent Ecevit’in dostu olarak tanıdığımız Hanry Kissinger: “Biz Amerika olarak neden güçlüyüz, biliyor musunuz? Çünkü bizler Amerika olarak içimizdeki vatan hainlerini çabuk öldürürüz. Dünyanın birçok memleketinde vatan hainlerini ise kahraman yapar, ülkelerinde önemli yerlere getiririz.” diyormuş.
Bunu 26 Temmuz 2016 günü Şeref Oğuz, Sabah Gazetesinde yazdı.
Bu doğruysa; Fetullah Gülen’i Amerika’nın iade etmesini çok bekleriz.
Görünüşe göre Amerika’nın Fetullah Gülen ve şürekâsına Türkiye’den başka birçok ülkede görev yükleyeceği iddiaları var.
Yaşadığımız zor günlerin iyiye dönüşmesi dileğiyle;
En güzel günler sizlerin olsun.