Bugün “Dünya Çevre Günü”…

“Dünya Çevre Günü” nerede, niye, nasıl doğdu; önce onu anlatalım, diyeceklerimizi de sonra diyelim.

… …

1972 yılında İsveç’in Stockholm kentinde yapılan Birleşmiş Milletler Çevre Konferansında alınan bir kararla, 5 Haziran günü, “Dünya Çevre Günü” olarak belirlendi.

Ülkemizde de; bu tarihten tam altı yıl sonra (1978 yılında), önce “Türkiye Çevre Sorunları Vakfı”, daha sonra da Başbakanlığa bağlı “Çevre Müsteşarlığı” kuruldu.

Başbakanlığa bağlı Çevre Müsteşarlığı da 5-11 Haziran tarihleri arasını “Çevre Koruma Haftası” olarak kabul etti.

Etti de ne oldu?

Koca bir hiç.
Okullarımızda, laf ola beri gele türü Çevre Koruma Haftası yapıldı ve yapılıyor.

Yapılıyor da ne oluyor?

Koca bir hiç.

Çünkü önemsenerek, ciddiye alınarak, inanılarak yapılmıyor.

Bakın yakın çevrenize.

Çevre kirliliğini yaratan faillerin başında (sözde bu eğitimi alan) gençlerimiz olduğunu görürsünüz.

Oysa çevre kirliliğini önlemenin tek ve en önemli yolu, “eğitimdir”…

“Çevre eğitimini” önemseyerek, ciddiye alarak, deyim yerindeyse beyinlerini yıkayarak çocuklarımızı eğitmek durumundayız.

Ne aileler veriyor böyle bir eğitimi çocuklarına; ne okullar veriyor öğrencilerine…

Önce bu konuyu aşmak durumundayız.

* * *

Dünyadaki bütün ülkelerin ortak sorunu haline gelen çevre kirlenmesi nedeniyle; hem kendi sağlığımız, hem doğamızın sağlığı tehlike altında.

Günümüzde birçok hayvan ve bitki türü, çevre kirlenmesinden zarar görüyor ve hatta bazılarının nesilleri tükeniyor.
İçerisinde yaşadığımız yer bizim çevremizdir.

Doğal çevremiz, etrafımızdaki dağlar, ovalar, çayırlar, ormanlar, göller, denizler, ırmaklardır.

Doğa, bize yaşam veren en önemli varlığımızdır.

Eğer biz doğayı korursak, doğa da bizleri korur.

* * *

Merak ediyorum.

Bugünün anlam ve önemini bilen diplomalı / diplomasız yurttaş sayımız ne kadardır acaba?

Ve çevre olarak ne durumdayız?

!!??...

Merak ediyorum; çünkü hâlâ ve hâlâ “çevre” denen kavramın, önemine ve bilincine varamadığımızı düşünüyorum.

Düşünüyorum çünkü pek çok konuda olduğu gibi özellikle çevre konusunda da düne göre, bugün çok daha kötü durumdayız.

Ve dahası; her geçen gün iyileşeceğimize, daha çok kötüleşiyoruz.

Düzelir mi, düzeltebilir miyiz?

Düzeltme şansımız var mı?

Yok!...

Bu koşullarda, bu zihniyetle hiç ama hiç mümkün değil.

Asırlık, devasa ağaçlar kesiliyor; yerine on santim boyunda fideler dikiliyor; sonra da milletin aklıyla alay eder gibi; “Çevrecilik lafla olmaaaazzz, gerçek çevreci biziz, biiiiizzzzz!” deniyor.

… …

Çevreci kişi örnek kişidir, eğitmendir, yol gösterendir, olmazı olur kılandır.

Şu yaşıma geldim, gerçek anlamda tek bir çevreci tanıdım.

Kim mi?

Ulu Önderimiz…

Ulu Önderimiz böyle bir çevreciydi.

Yani?

Yani eğitendi, yol gösterendi, özendirendi.

Tek bir ağacın dallarını kesmemek için; koca köşkü kızaklarla kaydırandı.

Ne için yapmıştı bunu?

Hem asırlık çınarı kurtarmak için hem de henüz o bilinçte olmayan halkını (sık sık yaptığı gibi) eğitmek için.

Halkına örnek olmak için.

Böyle bir şeydir, böyle bir duygudur işte çevrecilik.

* * *

Pek çok insanımızın umurunda olmayacağını bile bile söylüyor ve diliyorum.

Çevre gününüz kutlu olsun.