Bugün mutfaklarımızın vazgeçilmez ürünü domatesin; Türkiye’de kullanım zamanının bir asrı ancak doldurduğunu yazarsam, şaşıranlar çok olacaktır ama gerçek böyledir.
1950’li yılların başlarında, zeki, nüktedan olan, (o zamanki Çorum deyimi ile teyfe) 80 yaşında, Hanım Ebe (nine) dediğimiz komşu vardı. Patates yemez, gerekçe olarak da, “o sonradan çıktı” derdi.
“Ben zeyit yağı (zeytin) yemem” diyen yaşlılar vardı. “Eskiden domates kızarınca; çürüdü diye atılıyormuş” gibi anlatımlar olurdu.
Nakliye olayı gelişmemiş olduğundan yöresel yiyeceklerle yetinilirdi.
Nakliyenin durumunu anlamamız için, ilk İstanbul’a gidişimin; 4,5 saat otobüsle Çerikli’ye gidiş, 2,5 saat tren bekleyiş, 24 saat trenle İstanbul’a gidiş, yani Çorum İstanbul yolunun 32 saati bulduğunu yazınca, mesele anlaşılır olur.
Bu durum Erzurumlunun inek yağı, İzmirlinin zeytinyağı yemesinin ana sebebiydi.
1942 yılında gece misafirliğe gittiğimiz evin sahibi, Antalya’da ihtiyat zabiti olarak ikinci askerliğini yapıyordu. Muz göndermiş. Yemyeşil bir hevenkti. “Bu muz imiş” diyerek ortaya çıkardılar. İkram falan olmadı, zaten olgunlaşmamıştı.
Yani nakliye zorluğu hem kopukluk, hem büyük pahalılık getiriyordu. Bırakın uluslararası nakliyeyi, yurt içi nakliyeleri bile pahalı ve maceralı idi.
*

İnterneti kurcalarken, gözüm domatese takıldı. Beni şaşırtan ilginç bilgiler vardı. Okuyucularımla paylaşmamın faydalı olacağını düşündüm.
Buyurun;
ABD’de 1893 yılında mahkeme sebzelerle birlikte saklanıp yenildiğinden domatesi sebze diye sınıflandırmıştı. Domatesin ilginç bir tarihi vardır. Bolivya ve Peru’da yabani sarı renkli bir domates bulunmuş ve sonra Meksika’da yetiştirilip, Kristof Kolomb’un Amerika’yı keşfinden çok sonra Avrupa’ya gemilerle gönderilmiştir.
İtalyanlar sarı renginden ötürü onu, “Altın Elma” olarak adlandırdı ama çok geçmeden kırmızı türleri ortaya çıktı. Domates Amerika’da Thomas Jafferson tarafından yetiştirildi. Ama pek çok insan zehirli olduğuna inanarak yemeyi reddetti, ta ki 1900’e kadar. Uzun zaman önce, pek çok Avrupalı için aşk elmasıydı, çünkü insanları romantik yaptığına inanılırdı.

Domatesin faydaları:
• Cildi koruyor, yaşlanmayı geciktiriyor.
• Kanama eğilimini azaltıyor, damar duvarlarını genişletiyor.
• Kolesterolü düşürüyor.
• Katarakt oluşumunu geciktiriyor.
• Bağışıklık sistemini güçlendiriyor.
• A, C ve E vitamini gibi antioksidan içeriğiyle kansere yakalanma riskini azaltıyor.
• Kalp hastalıklarına yakalanma, felç geçirme tehlikesini önlüyor.

Domatesin içindeki sağlık savaşçıları :
• C vitamini, A vitamini, potasyum ve folik asidin bulunduğu birçok faydalı madde içerir.
• C vitamini vücuda antioksidan görevi yapıyor.
• A vitamini bağışıklık sistemini cilt dokularının canlılığı ve göz fonksiyonları için gerekli.
• Folik asit kan yapımında, sinir sitemi işlevlerinde ve pek çok metabolik süreçte önemli destekler sağlıyor.
• Potasyum, normal bir gelişim ve sağlık için gerekli diğer bir madde. Ayrıca kalp sağlığı açısından da büyük önem taşıyor.

*
Sayın okuyucularım. Nerede ise beslenme hazinesi sayılacak domatesi ne kadar geç tanımışız.
Kim bilir; böyle geç tanıdığımız için hayıflanacağımız nice bilgiler var?
İnternet büyük hazine. İyi kullanıldığı takdirde, oturduğumuz yerden ulaşamayacağımız bilgi yok gibi. Bu da basacağımız düğmeyi bilmeye bağlı.
Fasarya düğmesine basarsanız fasarya okursunuz. Bilgi düğmesine basarsanız bilgi okursunuz.
En güzel günler sizlerin olsun.