I

Dışardan açılan kapıları andıran metinler vardır. Tümcelerin kendilerini kilitlediği sanısı nasıl da yanıltır okuru. O metin mi bizi içine almıyor, biz mi içine giremiyoruz ikileminde salınıp kalırız.

(Metin kavramı yazı, roman, şiir, resim, yontu, müzik anlamında kullanılmıştır.)

Böylesi metinlerin her okur/dinleyen/seyreden için kendi iç dünyalarında saklı çağrışım şifreleri vardır. Bir diğer deyişle kapının açılarak metnin içinde gezinmek için her okura özgü bir şifresi vardır. Ya da tersi… Kapıyı açıp giremezsiniz o metne.

Bilinç akışı tekniğiyle kurgulanmış metinler, soyut figüratif resimler ve yontular, atonal müzikler böylesi metinlerin örneklerini oluşturur. Düz okurun “kapalı anlatım” diye ifade ettikleri.

James Joyce’un Ulysses’i (1922), Bir Sanatçının Genç Adam Olarak Portresi; Virginia Woolf’un MRS. Dalloway’i (1925); William Faulkner’in Döşeğimde Ölürken’i (1930) edebiyat dünyasında devrim yaratmış yapıtlardır. Müzikte ise Schönberg’in atonal müzik kavramını duyurduğu, belli bir tona bağlı olmayan ve geleneksel müzik cümlesine başkaldıran yapıtları.

Okur/dinleyenin özgün çağrışım şifrelerine dönersek eğer bilinç, bilinçaltı etkenleri bireyin yaşam yolculuğunda biriktirdikleridir. Bir de bazı yazılarında ifade etmeye çalıştığım kültür genleriyle ilgilidir. Vermeyince mabut, neylesin Sultan Mahmut’un hikâyesi.

Yazı döndü dolaştı okuyan yazandan arif gerek ifademize geldi dayandı.

II

Harflerini silip de kendine bakan sözcük, tümce de olabilir bu, atonal bir ezgiyle tınladığını hisseder. Ölümü yenen Do sesidir artık.

III

Sözcüklerin bir yazılmışlığı vardır, sözlüklerde yer açmışlığı kendine. Bir de şiirin uzayında giderek genişleyen varsıllığı. Söylenip, yazılandan da fazlasıdır işte.

IV

Düşler harf söyletiyorsa harflerin de düş kurdurması doğasıdır dil ülkenin. Bir kez daha anladım ben fakiri şiire kışkırtan metinlerin önem ve değerini.

V

Harflerin doğrusal etkileri nasıl da yanıltır bizi. Çünkü dairesel manyetik alanları, auraları demeliyim belki de onların genişleyen etki alanlarını oluşturur.

VI

Yıldırımın yazıdan göğe doğru çıkması (medyada fotoğrafları yayınlandı son günlerde) sesler denli ışığın da yukarı doğru ve dairesel olarak göğe çıkışının yol arkadaşıdır. Ses imi harflerin de elbette.

VII

“Mutluluğun resmini yapabilir misin?” diye soran Nazım Hikmet’e mutluluğun resmini değil de şiirini yazarak çizen Abidin Dino’ya.

Kaç harfle söyleriz ki bir nefesi, nasıl yaparız ya da resmini, heykelini? Kaç adındır ki ah dansı bir nefesin? Az kalsın unutuyordum, ölçüsünü alıp da yapabilir miyiz maskını?

Sustuğumuz onca şey, eşzamanlı tartılır mı sizce müzik yazısındaki eslerle? Çamurdan bir sus (es) yoğurabilir mi seramikçiler? Bir de nasıl çıkacağının heyecanı var o çamurun fırından.