Dinimiz, insan hayatına ve sağlığına çok büyük önem vermiştir. Kur'an-ı Kerim'de ve Hz. Peygamber (SAS)'in hadis-i şeriflerinde hayat ve sağlığın, Cenab-ı Hakk'ın insana en büyük emanet ve nimeti olduğu beyan edilerek, bunların korunması emredilmiştir. İçki, uyuşturucu alışkanlığı, fuhuş... gibi, insan sağlığını bozan fiil ve davranışlar yasak lanmış; hastalanan kimselerin, gerektiği şekilde tedavi görmeleri emredilmiştir. Nitekim Sevgili Peygamberimiz, hastalandığı zaman, bizzat kendisi tedavi olup bu konuda da bize örnek olmuş ve, "Yüce Allah indirdiği herhangi bir derdin, şifasını da vermiştir. Her derdin bir devası, (her hastalığın bir ilacı) vardır, İlacı gereği gibi kullanılır (tedavisi yapılır)sa Allah'ın izniyle hasta iyileşir."(1) buyurarak tedaviyi teşvik etmiştir.
Günümüzde, tıp ilmi ilerlemiş, pek çok yeni tedavi yolları ortaya çıkmıştır. Bunlardan biri de, organ ve doku nakli ile hastayı sağlığına kavuşturmaktır.
Bilindiği üzere tedavi için hastalara nakledilen organ ve doku, genellikle hayatını kaybeden kişilerin cesetlerinden alınmaktadır. Oysa, İslami hükümlere göre, insan sağ iken saygıdeğer olduğu gibi, öldükten sonra da saygıdeğer bir varlıktır. Bu itibarla, öç almak, hakaret etmek veya yakınlarına acı çektirmek.. gibi amaçlarla ölen bir kimsenin bir uzvunun kesilmesi, cesedinin parçalanması, kemiklerinin kırılması ve benzeri davranışlar dinen caiz olmadığı gibi, cesedin tamamının veya bir parçasının alınıp satılması da caiz değildir. Nitekim bir hadis-i şerifte: “ölünün kemiğini kırmak, (günah bakımından) dirinin kemiğini kırmak gibidir."(2) buyrulmuştur.
Ancak, bu sınırlamalar, insanın saygınlık ve şerefini korumak, onun değerinin madde ile ölçülemeyecek bir nitelikte olduğunu göstermek içindir. Oysa, bir hastayı tedavi maksadıyla, ölmüş bir kimsenin cesedinden herhangi bir organ veya dokunun alınması; ona düşmanlık, hakaret, eziyet, öç alma veya yakınlarına acı verme gibi kötü bir amaç taşımamaktadır. Aksine ölüden alınan organ, yaşayan bir insana nakledilmekle saygın bir şekilde değerlendirilmekte; vericisine karşı minnet duyulmasına vesile olmaktadır. Şu hale göre, başka yoldan tedavisi mümkün olmayan bir hastayı sağlığına kavuşturmak maksadıyla, ölen kimselerden bazı organ ve dokuların alınması, dinin çizdiği yasak sınırının dışında kalmaktadır. Nitekim İslam bilginleri:
Anne karnında canlı halde bulunduğu anlaşılan bebeğin kurtulması için, doğumdan önce ölen annenin karnının yarılmasına; ve o canlı yavrunun alınmasına cevaz vermişlerdir.
Günümüzde kan, doku ve organ nakli de, tedavi yolları arasına girmiş bulunmaktadır. O halde, hastanın hayatını veya bir uzvunu kurtarmak için, başka çare bulunmadığında, belirli şartlara uyularak bu yoldan tedavinin de caiz olması gerekir. Yüce İslam Dini, sağlıklı olmayı, hayrı ve yardımlaşmayı sever.
Yüce Rabbimiz Kur'an-ı Kerim'de: "Kim bir kişiyi ölümden kurtarırsa, sanki bütün insanları kurtarmış gibidir."(3) buyurmuştur. Sevgili Peygamberimiz de bir hadis-i şeriflerinde: "Allah katında amellerin en üstünü, bir mü'minin gönlüne sürur vermek, onu sevindirmektir."(4) şeklinde buyurmaktadır.
O halde, işe yarar organlarımızın, ihtiyacı olan hastalara nakline vasiyet edelim, izin verelim. Bu konuda vasiyette bulunmaktan çekinmeyelim. Böylece hem muzdarip insanların ve hem de onların acı çeken yakınlarının minnet ve hayır dualarını alalım ve Yüce Rabbımızın rızasını kazanalım.

1- Şevkani. Neylu'l-Evtar, VII/207, Mısır, 1380/1961.
2-MaIik, El-Muvatta, Cenaiz, 15; Ebu Davud, Cenaiz, 64; ibn Mace,
Cenaiz, 63. 3- Maide Suresi (5), 32.
4-Suyuti, el-Camiu-s Sağir, Hadis No: 200.