Zavallı ağa bu söyleyişi duyar duymaz deliye dönmüş, şaşırmış. Ölümden kurtuluş yok, hiçbir tedbir ölümü durduramaz. Ah ecel, bir saniye geri gelmez, ileri de gitmez. Komşu Hz. Süleyman’a medet, imdat, bu duruma çare demiş. Ama nafile. Hz. Süleyman; tevbe ve istiğfar et, bari günahlarından kurtul. Sen kaderini geleceğini bilmek istedin. Allah’ın iradesine karşı geldin. İnsanların kaderlerini bilmeleri, insanlar için hayırlı olsaydı, ulu Allah buna müsaade ederdi. Onun için gayba -bilinmeyene- bu yüzden farzdır. Kadere iman esastır. Sen hayvanların dilini öğrenmekle hata ettin ve onu kötüye kullandın. Öleceğini öğrendiğin hayvanlarını götürdün sattın. Günaha girdin. Güya akıllılık ettin. Büyük bir ahmaklığa düştün. Ölümden kurtulan bir fert duydun mu? Yüce Allah hayyül kayyumdur. Gerisi herşey ölümdür. Git imanını tazele, ölümünü bekle ve aleme de ibret ol, dedi.

*

Cenab-ı Hakk’ın insanlığa en büyük lütuflarından birisi de şüphe yok ki kader olaylarını bizlerden gizlemesidir; kadere ve şerrin Allah’ın kudretinde olduğuna iman edilmesidir. Eğer böyle olmasaydı, insanlar kimse kimsenin yanına varamaz, herkes başkalarının kendisi hakkında neler düşündüğünü bildiği için iki kişinin biraraya gelmesi mümkün olamazdı. Yarın Ankara yolunda trafik kazasında öleceğini bilen insan nasıl yola çıkardı. Nasıl iş görürdü. Sosyal, ekonomik, hak hukuk, beşeri münasebetler sıfır olurdu ve hayat felç olur, yaşanmazdı. Görüyoruz ki kaderin gizlenmesi yaşamın ana şartı. Hiç kimse bunun farkında değil. Herkes kerameti, iyiliği, yardımı ve herşeyi başkasından bekliyor. Yiyim, içiyim, yatıyım, çalışmayım, hastalanmayıp elem keder çekmeyim, yaşlanmayım vs istiyor. Bunların tamamı ilahi iradeye Allah’ın ve doğanın kanunlarına zıt işlerdir. İnsanın yaratılış gayesine ve Allah’ın rızasına ters işlerdir. Hareket (devamlı çalışmak) kainatın esasıdır. Durağanlık, atalet ölümdür. Tembellik çöküş ve çürümeye götüren yoldur. Gaybı bilmek ancak Allah’a mahsustur. Ulu Allah mucize olarak (çok az kere gerektiği şart olunca) peygamberlerine, kerameti de veli kullarına verebilir. Hele bu asırda peygamber olmadığına göre kimseden mucize beklemek hayaldir. En büyük mucize günümüzde yüksek teknolojiyi yakalamaktır. Bu ise ancak ve ancak sistematik bir usulle gece-gündüz çalışmakla olmaktadır. Kendi gayretin, başkalarının bize yönelik keramet ve iyiliklerinden bin kat daha üstündür. Düşünme, kaderine ne olursa olsun, sen varsa kaderinin olumsuzluklarına karşı neticeyi Allah’tan bekleyerek çalış. Yine çalış. Çünkü Allah emekleri asla zayi etmez. Ayettir.

Hikaye: 3

KASAPLA ÇUHACI (MANİFATURACI) VE ÇÖMLEKÇİ İLE KARPUZCUNUN HİKAYESİ

Hepimiz biliriz ki, büyük insanların, amirlerin, beylerin, paşaların, zengin ailelerin mutlaka ehil -alim- tecrübeli, duayen kişilerden danışmanları vardır. Eskiden belli başlı ailelerin mutlaka bir hocası, akıl danesi, doktoru, alışveriş yaptığı, ticaret erbabı var idi. Bu gibi kişiler müşküllerini, müşavirlerine danışırlardı. Danışmanı olmayanlar ise durumlarını ehil olan bilge kişilere danışır, Mmüşküllerini hallederlerdi.

Aynı usul şimdi de aynen mevcuttur. Şimdikinin eskisinden farkları kişilerden çok, kurumlar, örneğin sosyal medya, internet vs gibi hızlı iletişim araçları soruları anında cevaplamakta, insanlara yol göstermektedir.

Bunun kötü tarafı, sosyal medya iki yüzü de kesen kılıç gibidir. İyi yönde kullanıldığında, akıllı hareket edildiğinde, paha biçilmez bir vasıta iken şer yönüyle de büyük bir yıkıma, toplumsal erozyona sebep olmaktadır. Eğer tedbir alınmazsa, aileleri, toplumu hatta toplumları büyük felaketlere sürükleyebilir, önder ve rehberlerin önemini kısaca arzettikten sonra asıl konumuza gelelim:

(SÜRECEK)