Şimdi, R.SAV.in hayatında bir hakka riayet örneği:

Hz. Muhammed SAV.in; Olay:

KUL HAKKI HASSAYİYETİ

Hz. Abbas R.A. anlatıyor:

Hz. Muhammed SAV.in ömrünün son günleri idi. R.SAV. sık sık hastalanıyor, namaz kıldırmakta zorlanıyordu. Bilali Habeşi’ye (Resulallah’ın müezzini idi) “Ensarı muhacirleri, yani sahabelerim camide toplansınlar, yarın sahabilerimin tamamını mescidimde bekliyorum. Onlara haber ver” buyurdular. Toplantı, namaz vakti geldi. Camide bütün Medineliler toplandılar. Acep resulallah ne diyecek diye meraklandılar. R.SAV., Hz. Ali ve Fazlı R.A.nın omuzlarına tutunarak camiye geldiler. İki rekat namaz kılıp minbere otutturdular. Rusulallah, Allah’a hamd ve senadan sonra, ashabına şöyle hitap etti: “Ey muhacirin ve ensar, ey Medine’nin kutlu insanları. Bugün benim dünyamın son, ahiretimin de ilk günü olabilir. Çünkü rabbim beni dünya ile ahiret arasında muhayyer kıldı. Tercih et buyurdu. Ben ahireti tercih ettim. Her canlı gibi ben de ahiret yolcusuyum. (Çünkü Allah, ya Muhammed sen de öleceksin, onlar da ölecekler. Mahşerde, mizanda Allah’ın huzurunda muhakeme olunacaksınız buyurur, ayetinde.) Ben size Allah tarafından resul –elçi- olarak öğüt verici, sizleri Allah’a, doğru yola sevk edici gönderildim ve sizlere şefkatli bir baba, merhametli bir kardeş gibiyim. Şimdi ben aranızdan ayrılıyorum. Bir gün gelecek ki, ana-baba-evlat-kardeş birbirinden ayrılacak. Boynuzsuz koyun boynuzlu koyundan hakkını alacak. Hiç kimsenin bir gramlık hakkı kimsede kalmayacak. O gün gerçek adalet ortaya çıkacaktır. O gün sayısız mahşer halkının gözü önünde yüce Allah, Hz. Muhamed SAV’de kimin hakkı varsa gelsin hakkını alsın buyuracak. O gün Allah’ın huzurunda mahşer halkının nazarında mahcup olmak (o hâl ne kötüdür) istemem. O gün gelmeden içinizden birinizin bende bir hakkı, olacağı varsa gelsin alsın. Eğer birinize vurmuş isem, işte buradayım, gelsin o da bana vursun. Birinizin haksız olarak malını almışsam gelsin alsın, vereyim. Beni mahşerde mahcup etmeyin. Ne olur, Allah aşkına. Çekinmeyin, utanmayın. Gelin varsa bende hakkınız, alınız” diye 3 kere tekrar etti.

İlk anda kimse çıkmadı. Sözün sonunda sahabinin ileri gelenlerinden olan Ükkaşe R.A. ortaya çıktı. “Ya resulallah, benim sizde bir hakkım var. Israr ettiniz. Mecburen ortaya çıktım. Ben sizden davacı değilim. Fakat emrinize uymak için ortaya çıktım. Konu şudur; Hazit savaşında, benim devem sizin devenizin yanında idi. Ben devemden indim, size arkam dönüktü. Siz de o arada devenizi hızlandırmak için olmalı ki, kamçınızı salladınız ve kamçı hızlıca benim iki küreğimin ortasına hızlıca indi ve omzum incindi, acıdı.”

O zaman R.SAV, “Ya Ükkaşe, nasıl olur. Ben ömrümde hiçbir Allah’ın kuluna ve canlısına vurmadım. Size asla bir kastım olabilir mi?”

O zaman Ükkaşe; “Ey Allah’ın resulü, üzülmeyin. Kamçınızı devenizi hızlandırmak için havada hızlıca sallamış olabilirsiniz, bilmiyorum” dedi.

Camiyi dolduran ashabı kiram Hz. Ükkaşe’ye bağırmaya başladılar. R.SAV. ashabı sakinleştirmek için, “Ey ashabım, ben Ükkaşe’ye teşekkür ediyorum. Mahşer halkının huzurunda insin, cinnin gözü önünde mahcup olmaktan burada helalleşmek, ben ona nasıl vurmuşsam onun da bana öyle vurması ve hakkını alması çok daha hayırlıdır.”

Hz. Bilal’e işaret ederek, “Ya Bilal, odama git, kardeşin ve kızım Fatıma’dan kamçıyı al ve buraya getir. Ükkaşe’ye ver, hakkını benden alsın” buyurdular.

Hz. Bilal, Hz. Fatıma annemizden kamçıyı aldı. Olayı öğrenen Fatıma ve ehlibeyt cami cemaatı feryadü figan içinde ağlaşmaya başladılar. Kamçı geldi. Kısas yapılacak. R.SAV., “Ya Ükkaşe, size vurduğum kamçı bu mudur?” dedi. “Evet budur ya resulallah.”

“Peki o zaman al bu kamçıyı ve benim sırtıma vur ki, hakkını al ve ödeşelim, helalleşelim” buyurunca;

Ükkaşe; “Ya Resulallah. Benim sırtım çıplaktı, açıktı. Siz benim çıplak sırtıma vurdunuz. Sizin sırtınızda elbieniz, gömleğiniz var” deyince, Hz. Ebubekir, Ömer, Ali ve diğerleri sırtlarını soyunup “bize vur ey Ükkaşe” diye bağırıyorlardı. R.SAV. onları susturdu ve Ükkaşe’ye “buyur, sırtımı açtım, vur ya Ükkaşe” buyurdular.

(SÜRECEK)