Altın tabaklara sahip olan Yahudi sevinerek oradan uzaklaştı, yoluna devam etti. Dar bir boğazdan geçerken yol kesici 3 harami Yahudi’nin yolunu kesip altın tabakları ve nesi varsa aldılar ve Yahudi’yi öldürdüler. Kendi mekânlarına çekildiler.

Yiyecek almak üzere içlerinden birisini şehre gönderdiler. Hiçbirisinin de niyetleri doğru değildi. Üçü de kendi kafalarında altın tabaklara sahip olmak için diğerlerine tuzak kuruyorlardı. Mağarada kalan iki arkadaş şehre yiyecek getirmeye giden arkadaşlarına tuzak kurdular. Gelir gelmez niye geç kaldın, altın tabakları satmak için müşteri mi aradın gibi sudan bahanelerle münakaşa çıkaralım, onu öldürüp onun altın tepsisini de biz alalım, hepsini satalım, ikimiz bölüşelim gibi tuzak tasarladılar.

Şehre giden arkadaşları da onlara tuzak kurup öldürmek ve altın tepsileri almak istiyordu. İki arkadaşın yiyeceklerine zehir katarak öldürmeyi tasarladı. Gizlendikleri mağaraya dönen şehirden gelene, öbür arkadaşları, nerede kaldın, geç kaldın vs gibi yoktan bir olay çıkarıp adamı öldürdüler. Altın tepsileri şehre götürüp satalım, parasını ikimiz paylaşırız diyerek öldürdükleri arkadaşının getirdiği yemeği yediler. Yemekler zehirli olduğu için oracıkta can verdiler.

Hilekâr, tamahkâr, haram peşinden koşan 4 kişiye de nasip olmayan altın tabaklar meydanda kaldı.

Bu olayı başından beri takip eden Hz. İsa A.S. oradan geçerken acı neticeyi gördü. Hırsın, tamahın, haramın, insanlara nasıl acılar verdirdiğine şahit oldu. Yarabbi, bunun hikmeti nedir dedi. Cebrail A.S. Hz. İsa’ya gelerek bunun hikmetini anlattı. Alınteri, göz nuru ile kazanılan mal, insana huzur verir. Yalanlarla, hile ile, gaspla, yanlış yollarla elde edilen mal hiçbir zaman sahibinin olmaz. Ne vicdanen ve ruhen, ne de bedenen huzur bulmaz. Er-geç su mecrasına akar. Koynunda beslediği zehirli yılan gibi bir gün olur sahibini zehirler. Haramın binası olmaz, diye Cebrail A.S. Hz. İsa’ya bildirdi. Ne mutlu ibret alana, doğru yolu bulana diyoruz.

*

Hz. Muhammed SAV.in en katı düşmanlarını bile bağışlayıp onları affettiğine dair eşsiz bir örnek olay:

(Münafıkların reisi Abdullah İbni Selül hadisesi)

R.SAV. Medine’ye hicret etmeden önce Medine site devleti mütegallibe, güçlü ailelerce ve özellikle de Yahudi reisleri tarafından birer sene sıra ile yönetilirmiş. Medine halkı bu zalimlerin kölesi durumunda onlara hizmet edermiş. Bu masum insanlar, Hz. Muhammed SAV.in Mekke’de zuhur ettiğini duyunca, gruplar halinde Mekke’ye gelip R.SAV. Medine’ye davet etmişler ve Müslüman olmuşlardı. Buna İslam tarihinde 1.2 akabe biatları denir.

Neticede, R.SAV. M.610 yılında Allah’ın emri ile Mekke’den Medine’ye hicret ediyorlar ve Medinelilerin çoğu Müslüman oluyor. Ancak o zaman Medine’nin ileri gelenleri ya Yahudi, ya Hıristiyan veya müşrik –putperest- Hicret yılında Medine’nin idaresi ünlü münafık Abdullah İbni Selül adında, emrinde en az 300-500 atlı askeri olan bir Yahudi’de idi.

R.SAV.in Medine’ye gelişi ile bunların saltanatları son buldu. Çünkü hak geldi, batıl zail oldu. Çünkü her batıl yok olmaya mahkumdur. (Ayet, İsra suresi, 8. ayet)

Abdullah İbni Selül, görünüşte Müslüman oluyor. Gerçekte Medine’deki Yahudilerin ve gizli münafıkların reisliğini yapıyordu. Bu sebeple R.SAV.in icraatlarını devamlı önlüyor, engel çıkarıyordu. Hz. Muhammed R.SAV. olayı biliyor ama zahiren Müslüman batılen münafık olan bu zata elindeki güç ve ileride gelecek neslinin iman ehli olacağını bildiği için ona tahammül ediyordu.

R.SAV.e neler yapmıştı bu zalim?

1.Uhut harbinde 300 askeri ile İslam’ın safında yer almış, ama savaşın Müslümanların aleyhine döneceğini anladığı an 300 askerini savaş meydanından çekmiş ve 70 sahabinin şehit olmasında önemli menfi rolü olmuştur.

gizli gizli devamlı menfi propagandalar ile halkı fikren zehirleme yolunu tutmuştur.

(SÜRECEK)