Hz. Ömer, Amr İbni A.S.in de bu özellikte atları var. Kervanla veya özel olarak İran hududuna geliyorlar. Gümrük memurları, atları görünce bayılıyorlar ve mükafat almak için şahın at meraklısı oğluna haber veriyorlar. Şahın oğlu atları satın alın diyor. Hz. Ömer ve Amr buna razı olmuyorlar. Gümrük memurları atları satmak zorundasınız. Çünkü alıcısı şahın oğlu. Satmazsanız zorla alır, diyorlar.

Hz. Ömer biz bu özel yetiştirilmiş atlarla aylarca süren çöl yolculuğu yapıyoruz. Ancak çölü bunlarla geçiyoruz. Onun için satamayız, deyince, ikisini de zindana attırıyor Şahın oğlu. Atları da kasten ve cebren zorla gasbediyor, çalıyorlar. İran’ın yönetimini, kanunlarını, örf ve adetlerini, dillerini ve özellikle de adil şah Nüşirevan’ın kılıçtan keskin kıldan ince adaletini ve gasbın ve hırsızlığın cezasının idam olduğunu bildiği için oğlu da olsa şahın adaletten şaşmayacağını biliyordu.

Fakat bütün mesele bu acı durumu, atlarının oğlu tarafından gasbedildiğini şaha nasıl haber verecekti. Yabancı elçiler bile şahı ziyaret için bir ayda randevu alamıyorlar. Bu durumda Hz. Ömer sabırla bekliyor ve zindandaki zindan amiri ile dost oluyor. Eğer durumlarını anlatan bir mektubu Nuşirevan’a ulaştırırsa mükafatını vereceğini söylüyor ve anlaşıyorlar. Zindan amiri Hz. Ömer’den (o zaman Hz. değil) mektubu alıyor, Nuşirevan’a ulaştırıyor.

Durmu tetkik eden İran şehinşahı Nuşirevan, oğlunu mahkeme ediyor ve kasten gasp, hırsızlık suçu sabit olan öz oğlunu aleme ibret için şehir meydanında asıyor. Atları da sahiplerine iade ediyor. Hz. Ömer ve arkadaşı Amr İbni A.S. de atlarını alıyorlar.

Aradan zaman geçiyor, İslamiyet geliyor, yayılıyor. R.SAV.den sonra Hz Ebubekir, sonra Hz. Ömer İslam devletinin başkanı, halifesi oluyor. Tabii, bu arada Amr İbn A.S. hazretleri de Müslüman oluyor, Mısır’a Vali tayin ediliyor ve Kuzey Afrika’yı yönetiyor.

Rivayete göre, Hz. Ömer’in zayıf bir oğlu var idi. Bu içki içip sarhoş olmuş, bir Yahudi kızı ile zina etmişti. Hz. Ömer, mahkeme sonucu oğlunu 100 defa kırbaçlanma cezasına çarptırmıştı.

Oğlu 80 değnekte ölmüş, 20 değneği de ölüsüne vurdurmuş.

Zina eden bekar kadın ve erkeğe 100 değnek, ölümcül olmamak kaydı ile ayet hükmüdür. “Cezzaniyetü vezzani feçlidii küllevahidin mietü celde” (Zina eden bekar kadın ve erkeğe 100 değnek vurunuz) der. İran şehinşahı hırsızlık yapan öz oğlunu idam ettirdi ya…

Hz. Ömer de 4 şahitle ve ikrarla suçu sabit olan oğluna 100 değnek vurdurmuştur. Oğlan çok zayıf olduğu için 80 değnekte ölmüştür.

Şimdi gelelim esas meseleye. O zaman Mısır Valisi olan Amr. B. A.S.

Mısır’ın kralı İskenderiye’de imar faaliyetleri yapıyor. Yol, su kanaları yapıyor. Bilhassa o zaman gayri müslimlerin caddelerin en güzel yerlerindeki dükkanları istimlak edip yıkıyor. Mal sahiplerinin rızalarını almıyor. Onlar da razı gelmiyorlar. Mecellede genel kuraldır. “Cami de yapılsa, yol da açılsa, “Umumun-kamunun menfaati için hususun-şahsın zararı düşünülmez. Amma hususun da rızası esastır” der. Kamu yararına şahsın menfaati düşünülmez ama onun da mağdur edilmesi adaletsizlik olur.

İşte Mısır Valisi Amr, bu genel kurala göre şehri yıkıyor, yapıyor. Bu amaçla bir Yahudi’nin evini bahçesini istimlak edip yıkıyor. Adamı meydanda bırakıyor. Akıldanenin birisi, Medine’ye git, adil halife, oğlunun bile adaletle ölümüne hükmeden bir halife var. Git bu valinin haksızlıklarını anlat, diyor.

Mağdur Yahudi, 4 bin km.lik (Medine-Mısır) yolunu aylarca kat ederek Medine’ye geliyor. Hz. Ömer’i buluyor ve olanları delilleri ile anlatıp Hz. Ömer’e arzediyor. Vali’nin Mısır’daki el koyduğu arsasını da anlatıyor.

tetkik eden Hz. Ömer R.A. “şuradan bana bir tuğla parçası verin” diyor ve taşın üzerine şu cümleyi yazıyor: “Ey Amr, Ömer Nuşirevan’dan daha adildir, oraya gelirsem..... haa” diyor.

(SÜRECEK)