Şehre giden arkadaşları da onlara tuzak kurup öldürmek ve altın tepsileri almak istiyordu. İki arkadaşın yiyeceklerine zehir katarak öldürmeyi tasarladı. Gizlendikleri mağaraya dönen şehirden gelene, öbür arkadaşları, nerede kaldın, geç kaldın vs gibi yoktan bir olay çıkarıp adamı öldürdüler. Altın tepsileri şehre götürüp satalım, parasını ikimiz paylaşırız diyerek öldürdükleri arkadaşının getirdiği yemeği yediler. Yemekler zehirli olduğu için oracıkta can verdiler.

Hilekâr, tamahkâr, haram peşinden koşan 4 kişiye de nasip olmayan altın tabaklar meydanda kaldı.

Bu olayı başından beri takip eden Hz. İsa A.S. oradan geçerken acı neticeyi gördü. Hırsın, tamahın, haramın, insanlara nasıl acılar verdirdiğine şahit oldu. Yarabbi, bunun hikmeti nedir dedi. Cebrail A.S. Hz. İsa’ya gelerek bunun hikmetini anlattı. Alınteri, göz nuru ile kazanılan mal, insana huzur verir. Yalanlarla, hile ile, gaspla, yanlış yollarla elde edilen mal hiçbir zaman sahibinin olmaz. Ne vicdanen ve ruhen, ne de bedenen huzur bulmaz. Er-geç su mecrasına akar. Koynunda beslediği zehirli yılan gibi bir gün olur sahibini zehirler. Haramın binası olmaz, diye Cebrail A.S. Hz. İsa’ya bildirdi. Ne mutlu ibret alana, doğru yolu bulana diyoruz.

*

Hz. Muhammed SAV.in en katı düşmanlarını bile bağışlayıp onları affettiğine dair eşsiz bir örnek olay:

(Münafıkların reisi Abdullah İbni Selül hadisesi)

R.SAV. Medine’ye hicret etmeden önce Medine site devleti mütegallibe, güçlü ailelerce ve özellikle de Yahudi reisleri tarafından birer sene sıra ile yönetilirmiş. Medine halkı bu zalimlerin kölesi durumunda onlara hizmet edermiş. Bu masum insanlar, Hz. Muhammed SAV.in Mekke’de zuhur ettiğini duyunca, gruplar halinde Mekke’ye gelip R.SAV. Medine’ye davet etmişler ve Müslüman olmuşlardı. Buna İslam tarihinde 1.2 akabe biatları denir.

Neticede, R.SAV. M.610 yılında Allah’ın emri ile Mekke’den Medine’ye hicret ediyorlar ve Medinelilerin çoğu Müslüman oluyor. Ancak o zaman Medine’nin ileri gelenleri ya Yahudi, ya Hıristiyan veya müşrik –putperest- Hicret yılında Medine’nin idaresi ünlü münafık Abdullah İbni Selül adında, emrinde en az 300-500 atlı askeri olan bir Yahudi’de idi.

R.SAV.in Medine’ye gelişi ile bunların saltanatları son buldu. Çünkü hak geldi, batıl zail oldu. Çünkü her batıl yok olmaya mahkumdur. (Ayet, İsra suresi, 8. ayet)

Abdullah İbni Selül, görünüşte Müslüman oluyor. Gerçekte Medine’deki Yahudilerin ve gizli münafıkların reisliğini yapıyordu. Bu sebeple R.SAV.in icraatlarını devamlı önlüyor, engel çıkarıyordu. Hz. Muhammed R.SAV. olayı biliyor ama zahiren Müslüman batılen münafık olan bu zata elindeki güç ve ileride gelecek neslinin iman ehli olacağını bildiği için ona tahammül ediyordu.

R.SAV.e neler yapmıştı bu zalim?

1.Uhut harbinde 300 askeri ile İslam’ın safında yer almış, ama savaşın Müslümanların aleyhine döneceğini anladığı an 300 askerini savaş meydanından çekmiş ve 70 sahabinin şehit olmasında önemli menfi rolü olmuştur.

gizli gizli devamlı menfi propagandalar ile halkı fikren zehirleme yolunu tutmuştur.

3.Hz. Aişe annemize, haşa zina isnadında bulunmuş, yüce Allah bir sahifelik Kur’an ayeti ile Hz. Ayşe annemizin saf, temiz ve masum olduğunu bildirmiştir. R.SAV. bu münafığın bütün düşmanlıklarına sabırla tahammül etmiştir. Peki bu sabır ve tahammülün sebebi nedir?

1-Allah’ın emri olmadan Hz. Muhammed SAV. bir iş yapmaz.

2-İbni Selül’ün iman ehli R.SAV.e aşk ve sevda ile bağlı Habbab b. Abdullah adında bir oğlu vardır. Onun hatırı da bu sabırda etkendir.

R.SAV. Habbab şeytanın adıdır. Senin adın bundan sonra Abdullah b. Abdullah’tır. Çünkü en büyük isim Allah katında Abdullah ismidir, buyurmuştu.

Ne gariptir ki, babası İbni Selül, R.SAV.in gizli can düşmanı, oğlu Abdullah ise R.SAV.e bin canı olsa verecek kadar bağlıdır. Bunu kanıtlayan bir olay;

Hz. Muhammed bir savaş için asker toplamak üzere ilan yaptığında, buna engel olmak isteyen İbni Selül menfi propaganda yapıyor. Bu savaşı Muhammed kaybedecek ve haşa ve haşa onun yüzüne tüküreceğim diye bir hezeyan kusuyor. Oğlu Abdullah bunu duyuyor. Babasına soruyor. Aslının olduğunu öğrenince babasına hitaben, şu anda benimle gelip Hz. Muhammed SAV.den özür dilemezsen ve R.SAV.in seni affetmezse yemin olsun ki senin kelleni kılıcımla koparırım, diyor ve R.SAV.e gidip özür diliyor ve Allah’ın eşsiz nebisi bu haini bağışlıyor.

Zaman geçiyor, Abdullah İbni Selül hastalanıyor. Ölüm emareleri -işaretleri- bedenine yansıyor. İbni Selül ne hikmetse, ölümünden sonra kendisini Müslüman göstermek amacı ile olmalı ki, oğlunun Hz. Muhammed SAV.in yanındaki değerini bildiğinden, oğlunu R.SAV.e git, bana gömleğini göndersin de ben onu giyeyim dedi. R.SAV. dış gömleğini gönderdi. Fakat Selül R.SAV.in mübarek tenine değen iç gömleğini istedi. O sırada ve o mecliste Ömer R.A. hazretleri de oradaydı. Bu olayları yakinen bildiği ve gayreti diniyyesi çok yüksek güçlü bir imanı olduğundan resulüllaha bu kadar kötülük yapan birisine R.SAV.in gömleğinin gönderilmesine itiraz etti.

Hz. Ömer R.A, R.SAV.e gömleğini İbni Selül münafığına göndermemesini rica etti. R.SAV. ömrü hayatında kendisinden istenen hiçbir şeyi vermemezlik yapmamıştır. Varsa vermiş, yoksa vaadetmiştir. Ayrıca, bu kadar kötülük etmesine rağmen bu kişinin oğlu Abdullah, R.SAV.e aşıktı . O da babasının isteğini resulüllaha iletmişti. Onun da hatırı vardı. Ayrıca peygamberlik hoşgörüsü bunu gerektiriyordu.

R.SAV. yüce Allah’tan bir ikaz gelmediği için gömleğini İbni Selül’e göndermeye karar verdi. Hz. Ömer’in itirazı üzerine de Hz. Ömer’e; “Ya Ömer, üzülme, Allah’a yemin ederim ki benim gömleğim Cenab-ı Hak’tan ona gelecek azabı hafifletmez, engellemez. Ancak bu gömlek sebebi ile belki imanla şereflenir” buyurdular ve gömleği gönderdiler.

Bu olaydan sonra Abdullah ibni Selül’den hiç ayrılmayan bin kadar kişi Resulüllaha gelip Müslüman oldular. Ama iş bitmedi. Gömleği giyen İbni Selül çok geçmeden öldü. Allah ve Resulullah aşkı olan İbni Selül’ün oğlu Abdullah, R.SAV.e tekrar ricada bulundu ki, ne olur babamın cenaze namazını sen kıldır ve onu ellerinde kabrine sen yerleştir. Talkınına da sen dur diye yalvardı. Cenaze camiye getirildi ve musalla taşına kondu. İbni Selül’ün oğlu (Habbab) Abdullah ya hebiyyallah ne olur, babamın cenaze namazını kıldır, dedi.

çok sevdiği Abdullah’ın ricası üzerine yüce Allah’tan da bir ikaz olmadığına göre cenazenin namazını kıldırmak üzere musalla taşına yönelince, Hz. Ömer cenaze ile R.SAV.in arasına girdi. Münafık İbni Selül’ün cenaze namazını kıldırma, çünkü bu hain Müslümanlara şu, şu, şu kötülükleri yaptı. Size tuzaklar kurdu. Uhut’ta savaşın en çetin anında askerlerini bizden çekti, en kötüsü annemiz Hz. Ayşe’ye zina iftirası attı. Ulu Allah ayetiyle Hz. Ayşe’nin masumiyetin bildirdi, gibi sebeplerle bu adamın münafıklığını bilmeyen yok diye söylendi. Bu arada ulu Allah Cebrail A.S.i ayetiyle gönderdi. Bu cenazenin namazını kıldırma diye emir buyurdular. (SÜRECEK)