Polis karakoluna bir müslüman bir ihbarda bulunsa, ihbarın doğruluğundan emin olamazlar. Ama bir cermen, Alman ihbarda buunsa, doğruluğundan tereddüt etmezler. Almanya’daki yabancılar ile Almanların konumu, hak-hukuk-demokrasi anlayışı çok farklı. Bütün bunları da düşünerek, müslümanların dinlerinin sağlam, kendi yaşantılarının yanlışlığını görüyorum. Bu durum benim inancımı da etkiliyor. Ben de gerçek bir bilim adamı bu bahanelerin arkasına sığınmaz. Bu anlattığınız çelişkili yaşantıları ile müslümanları Türk İslam mütefekkir düşünürleri de çok eskiden belirtmişlerdir.

Örneğin, milli şairimiz Mehmet Akif, “Onların (Avrupa’nın) Japonya’nın yaşantıları, hak hukuk saygı açısından İslam dinleri batıl, yani biz inandığımız dinimiz gibi yaşamıyoruz. Onların dini bizim yaşantımıza, bizim dinimize, onların yaşantısına benziyor” demiştir.

Ünlü fikir adamı ve şair Ziya Paşa ise, “Gezdim diyarı küfrü kaşaneler (mamur gelişmiş yapılar) gördüm. Gezdim diyarı İslamı viraneler gördüm demiş” diye Hıristiyan din alimi Prof. Henri’ye anlatınca, durakladı ve sizin müslüman olamayışınızın sanıyorum sebebi; sosyal konumunuzun engel olması olmalı, dedim.

Hz. Muhammed SAV.in bölüşümle ilgili şu olayını anlattı ve bundan ve bunun gibi yüzlerce olayın varlığından çok etkilendiğini, “işte gerçek adalet budur” dedirten hadiseyi anlattı ki o da şudur; “Hz. Muhammed SAV.e bir akşam vekil birisi tarafından bir pişmiş koyun ve oğlak, keçi kellesi getirildi ve yemesi için kendisine ikram edildi. R. SAV.in adeti şudur ki; toplum huzurunda kendisine takdim edilen hediye ve ikramları mutlaka önce orada oanlara, sonra muhtemel aç ve ihtiyacı olanlra ikram eder, sonra kendisi evine götürür. Ev halkına sunar. Daha sonra kendisi yerdi. Aynı minval üzere, adeti üzere, kendisine takdim edilen pişmiş kelleyi orada blunan sahabilere sundu. Hepsi aç değiliz ya Resulallah SAV. dediler. Sonra oradan bir kişiyi yanına çağırdı. al bu kelleyi, mahallelerdeki muhaçları dolaş aç olanlara ver, buyurdu. Kelleyi alan sahabi, kitapların kaydına göre 7 veya 17 kişinin kapısını çaldı. Kelle takdim edildi. Hiçbirisi kelleyi almadı. Biz aç değiliz, diğer muhtaçlara götür dediler.

Neticede; bir müddet sonra mescide R.SAV.e geri geldi. Çünk ühiç kimse bu kelleyi almamıştı. Medine halkı R.SAV.den öylesine bir terbiye almıştı ki, asla yalan söylemezler, tok oldukları için kelleyi almamışlardı.

R.SAV. pişmiş kelleyi eline aldı. Hamdüsenalar ve şükürler olsun o yüce Allah’a ki, bugün Medine’de aç kimse yok. Allah’a yemin ederim ki, üç gündür sudan başka bir yemek yemedim Bu kell ebenim nasibimdir, dedi ve kelleyi evine götürdü.

Şimdi papaz Henri bunu anlatırken duygulandı. Bunu ancak bir peygamber yapabilir. Bu da onun için bir sınav idi ve bunun gibi yüzlerce olayı yaşamış bir Alicenap ancak bir peygamber olabilir ve Hz. Muhammed SAV. de mutlak bir peygamberdir. işte bu ve benzeri olaylar Kur’an’ın eşsizliğini, beni müslüman olmaya zorluyor diye ifade ettiler.

SÜRECEK