c)İnfak: Başkalarına ihtiyaçlılara yardımcı olmak, cömert olmak, cimrilikten kaçınmak İslam’ın sosyal adalet anlayışının zorunlu bir sonucudur. Vakıflar, gönüllü yardım kuruluşları, kamu-devlet yardım kuruluşları infak ve cömertliğin simgeleridir. Özellikle başta Kızılay, Türk Hava Kurumu, Silahlı Kuvvetler Vakıfları ve diğer vakıflar bu maksatla devlet eliyle kanunla kurulmuşlardır.

Cimrilik ve pintilik İslam’ın men ettiği en kötü bir huydur. Bu konuda Kur’an’da teşvik anlamında birçok ayetler ve R.SAV.in birçok hadisleri vardır. Müslüman devletleri ve milletleri zekat, sadaka, öşür, hediye gibi sosyal yardımlaşma ve dayanışma mekanizmaları bilhassa sıkıntılı zamanlarda (yangın, deprem, harp, darp, kriz) gibi durumlarda halkın en çok dayandığı kurumlardır. Yardım isteyerek yapılmalı. Devetin zorlaması olmamalıdır. Yardımlar vergiler gibi değildir. Yardımların çoğu gönül işidir, ihtiyaridir, yürek işidir, makbul olan da budur.

d)Siyasetle ilgili ahlaki sorumluluklarımız: İslam dinini diğer dinlerden ayıran en önemli özelliği İslam dininin Hıristiyanlık gibi sadece ahiret ve Yahudilik gibi dünya egemenlik ve hegomanyasını amaçlayan sırf dünyayı ilgilendirmek değil, hem dünya ve hem de ahireti kapsayan kuralları içermesidir. Bu gerçekten harketle İslam siyasetle, yönetimle de ilgisi vardır. Siyaset devletin toplumu yönetmesi, halkın yöneticilerini seçmesidir. Politika ile siyaset aynı değildir. Kelime olarak muhteva, içerik olarak da aynı değildir. Hele de bugünün politikası yalan üzerine kurulmuş, muhalif ve rakiplerini mağlup etmek için yasak tanımayan, herşeyi meşru gibi sunan bir sanat haline gelmiştir. Politika yalan üzerne kurulduğu zaman siyasetle dürüst yönetim aracı olmaktan çıkar.

R.SAV. Mekke’den Medine’ye hicretinden sonra dünya ve ahiret işlerinde ümmetin-halkın lideri olmuştur. R.SAV. bugünkü anlamda bir lider olmaktan öte bir peygamber, masum, günahlardan korunmuş olduğundan dünya menfaati düşüncesi ile makam, mevki, mal, mülk, saltanat gibi siyasetin amacı olan durumların dışında insanlara Allah’ın emri doğrultusunda onların dünya ve ahiretlerini mamur etmek için gayret sarfetmiştir. Yönetimde Allah’ın emrinden bir milim ayrılmsı düşünülemez.

Peygamberimizden sonra İslam siyasetini yönetenler, İslam toplumlarını yönetenlerin maalesef R.SAV.in çizgisini takip ettikleri söylenemez. Özellikle raşit halifeler, Hz. Ebubekir, Ömer, Osman ve Ali R.A. dışında kalan özellikle Emevi ve Abbasiler siyaseti dünya metası haline getirmişler, tam anlamı ile İslam milletlerini İslamca adaletce yönetememişlerdir. Hz. Osman ile başlayan siyasi çekişmeler Hz. Ali R.A. hazretlerini ömrünü kurtarmış, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin’i bile bu yolda harcamışlardır. O zaman İslam’a giren fitne değişik şekil ve biçimlerde günümüze kadar devam etmiş, daha da devam edeceğe benzemektedir.

(SÜRECEK)