İMAN YOKSA HİÇBİR ŞEY YOKTUR (2)

Bakınız, bilgilerimizin sınırlılığına bir örnek: Bir insanı doğduğu günden itibaren bir mağaraya kapatsak, dünya ile irtibatını kessek, sadece anası onu beslemek için mağaraya girip çıksa, bu kişi büyüse, bu müddet zarfında sadece mağaranın dünyaya açılan penceresinden dünyayı seyretse, o kişiye (mağaradaki) sorulsa; Şu meselede bir hüküm ver, ne dersin, dense, ne cevap verecektir dersiniz. Sadece yanına giren çıkan anasının öğrettikleri ve mağaranın penceresinden dışarıyı seyrederken gördükleri ve zihninin o bilgilerin yorumu ile ve hayali oranında bize bir bilgi ve hüküm verebilir. Çünkü bildiği o kadardır. Herkes bilgisinin esiridir. Ne biliyorsa onu söyler. Hükmünü o bilgilerinin üzerine kurar. Kendinde hiç Allah bilgisi olmazsa o sadece içgüdüsü ve inanç ihtiyacını gidermek için aklı oranında inanır. Allah’ın zatını bilmez. Sıfatlarını bilmez. Ne zaman mağaradan dışarı çıkar, dünyayı görür, ilimler öğrenir, tecrübeler edinir o zaman bilgisi, görgüsü ve kültürü çoğalır.

Onun Allah’ın zatı hakkında kesin bilgi insana verilmediğinden onu bilmesi hak ama kavraması imkansızdır. Eserleri ile varlığını biliriz ama zatının nasıl olduğunu bilemeyiz. Daha önceden yazıldığı gibi bizler bundan da sorumlu değiliz.

Ulu Allah’ın güç, kuvvet, kudret ve azamet delillerinden bazılarını da şöyle sıralayabiliriz.

İnsanların, doğanın, farklı yaratıldıkları, insanların ve hayvanların ve bitkilerin kendilerinin hayvan, bitki, insan vs gibi olma hususunda bir yetkilerinin olmaması öyle değil mi? Bizler bir sinek, bir binek, bir böcek, bir yılan, bir fil olabilirdik. Veya aksi de olabilirdi. Bu seçimi kim yaptı? İnsanları düşünelim. Kimisi ak, kimisi kara, kimisi sarı, kimisi kırmızı, kimi dişi, kimi erkek, kimi Türk, kimi Kürt, kimisi Alman, kimisi Cermen, kimisi İngiliz, kimisi Rus, kimi Amerika’da doğmuş, mutlu, kimi Afrika’da doğmuş yamyam, bunları kim seçiyor? Kim Afrika dağlarında maymun olmayı ister, NewYork’ta medeni bir insan olmak varken, değil mi? İşte bunlar ilahi iradenin insanlar ıbu sınav dünyasına çıkarması ile belirlenmiş sünnetullah denen (haşa tabiat olayı) ilahi kudretin icraatlarıdır. Bunları düşünmek gerekmez mi? Bunlar insanı imana ulaştıran hak yollardır.

GÜÇ ALLAH’INDIR

Tabiat, doğa da aciz bir varlıktır. Hiçbir şeyi yaratacak gücü yoktur. Ancak güç Allah’ındır.

güçleri izafi -değişken- ve sınırlıdır. Yüce Allah’ın insana ve hayvana verdiği kadardır. Gözlerimizle gördüğümüz kadarı ile her yaratığın bir veya birkaç işlevi vardır. Her yaratık bir maksatla yaratılmıştır. O onu icra eder. Örneğin su akar (ayakları olmadığı halde) insan gibi canı, ruhu da görünmez ve bilinmez. Ayrıştığı zaman H2O ateş olur yakar. Çünkü iki hidrojen bir oksijenden oluşur. Söndürücü ve yakıcı iki gaz bir araya gelince su olur. Görevleri bellidir. Hiç kimse suyu ve elementlerini yoktan var edemez. Ateş yakar, ama kontrolü insanın elindedir. Görevi insana hizmettir. Toprak ise binbir çeşit meyve, sebze, yeşillik yetiştirir. Toprağa hangi tohumu ekersen onu biçersin. Bunların; toprağın, suyun, ateşin ellerinde bir irade yoktur. Allah’ın iradesi yönünde hareket ederler. Buna benzer olaylar çoktur. Mesela; bir kadın veya bir erkek tek başına çocuk sahibi olamazlar. İstemeleri para etmez. Çünkü eşleşmek gerekir. Eşleşmek neslin ve zürriyetin devamı içindir, diğerleri teferruattır.

(SÜRECEK)