Kur’an’da; “velateziru vaziratün virza uhra vema künna muazzibine hatta nebase resula.” Yani, hiçkimse kimsenin suçunun cezasını çekmez. Herkes kendi suçunun cezasını çeker. (Biz azimüşşan ulu Allah) hiçbir kavme uyarıcı gönderip kurallarımızı bildirmeden asla ceza vermeyiz, sizleri uyarıyoruz. İsra, 15. ayet.

Durum böyle olunca insanların diğer insanlar tarafından onların hak ve hürriyetlerini kısıtlaması söz konusu olmaz, ancak uyarır, kötülüğün topluma yayılmaması için iyi niyete bağlı doğru yolu gösterebilir. Kişilerin birbirlerini yargılama ve cezalandırma yetkileri yoktur. Bunun içindir ki, yarğısız infaz İslam’da haramdır. Belgesiz, bilgisiz, delilsiz zanna dayanılarak hüküm verilemez. Bu İslam hukukunun ve İslam ahlakının genel kurallarından birisidir.

Birleşmiş Milletler’in bugün insan hakları evrensel beyannamesini ilan edileli yüz seneye ulaşmadı. Bu beyannamede bildirilen insan hak ve hürriyetleri 1500 sene önce Hz. Muhammet S.AV. tarafından Kur’anla ve veda haccında veda hutbesinde birer birer sayılmıştır. Ne var ki batı bunu 100 sene önce anlamış ve kabullenmiştir. Hatta kabullenmiş gibi görünmüştür. Filistin’de nerde insan hakları, çifte standartlar ortada. Bu işler kağıt üzerinde ve sözde kalıyor. Bu durum hem batı hem de doğu İslam alemi yöneticileri için böyledir. Bütün alem bunu görüyor, ama sadece seyrediyor. Eli kolu bağlı, suçsuz mahkumun jandarmaya baktığı gibi bakıyor. Çünkü hak, mahkemede adaletle verilir. Ama güçle uygulanır. Güç kimde ise hüküm onun oluyor. Ahireti kimse düşünmüyor. Dünyada adalet olsaydı ahirette cehennem olmazdı. Suriye’nin, Irak’ın, Yemen’in, Afganistan’ın ve diğer yerlerin acıklı halleri böyle mi olurdu. 20 bin km uzaklıktan gelip ABD, Irak’a, Suriye’ye oturur muydu? işte onun için şair ne diyor; “Kafirler, zalimler için iyi ki varsın, yaşasın cehennem.” Demek istiyoruz. Hakların çoğu sözde ve kağıt üzerinde. İsrail’in işgal ettiği Filistin topraklarından çekilmesi için Birleşmiş Milletler bilmem kaçıncı kararı aldı. ABD bunu veto etti. Etmediğini de İsrail tanımadı ve uygulamadı. İşte dünyanın adaleti bu. “İslam kültüründe ve İslam ahlakında bir hakkı korumak bir haramdan kaçınmak bir haksızlığı önlemek yüz rekat nafile namaz kılmaktan daha faziletli, önemlidir.” R.SAV... işte Hz. Muhammed SAV.in bu sözü insan hak ve hürriyetlerine saygıyı en iyi bir şekilde özetliyor. Öyle değil mi?

İslam ahlakı öyle bir kanuni ilahidir ki, bırakın insan haklarını, haksız yere bir insanın öldürülmesini, yolda yürüyen canlı karıncanın ezilmesini bile onaylamaz. Yaş bir dalın, çiçeğin kırılıp koparılmasını yasaklar. Bizim cansız diye nitelendirdiğimiz doğanın, bitkilerin, taşın, toprağın, suların bile dili olduğunu, Allah’ı zikretmeleri için bu kabiliyetlerin onlara verildiğini, ancak bizlerin bunların dilini anlamadığımızı bildirir. (İsra suresi ayet 44, sh 285)

İslam ahlakı açısından insan haklarını öz olarak şöylece sıralamamız mümkündür;

1-Genel anlamda bunlara kul hakları, hayvan hakları, doğayı koruma vs hakları denir.

İnsaın birinci hakkı; onun yaşam hakkıdır. Mecburi savaş, meşru müdafaa gibi çok zorunlu haller dışında kasten ve isteyerek bir cana kıymak, bütün insanlığın canına kıymak gibidir. Bir canı kurtarmak bütün canlıları kurtarmak gibidir. (Maide suresi, ayet 5/32) Kasten adam öldüren devletin eli ile öldürülür. (Kısas) Devletin şahısların özel haklarını gasbeden suçluları affetme yetkisi yoktur. Evrenszel ceza hukukunda mahşeri kalabalık, devlet, sosyal otoritenin de kamu hakkı ve kamu davası diye bir özelliği vardır.

SÜRECEK