İSLAM VE AHLAK

Yazı dizimizi takip eden değerli okurlarımız hatırlayacaklardır ki, uzun sayılabilen bu seri yazılarımızda bir insan için, hele bir Müslüman için olmazsa olmaz olan insanın dünyası ve ebedi hayatının garantisi olan, neticede bireyi mutlu kılma amacına yönelik İslami, insani, ferdi ve toplumsal düzeni çok yakından ilgilendiren; Din, İman, İslam ve Ahlak konusu, derin bir araştırma, inceleme ve güncelleme sonucu ortaya konan bir gayretin eseridir. Maksat insanları şirk, küfür demek olan ateistlik ve dinsizlik, imansızlık tehlikesinden korumaktır.

R.SAV. hazretlerinin bütün insanlığa gönderiliş nedeni de budur. R.SAV. ashabın büyüklerinden alim ve fakih hukukçu özelliğe sahip olan Muaz İbni Cebel R.A. hazretlerini Yemen’e Vali olarak gönderirken, bazı emir, talimat ve tavsiyeleri, önerileri oluyor. Bunlardan birisi de “Ya Muaz senin elinle delaletin ve sebebinle bir kişinin hidayete, kurtuluşa ermesi güneşin üzerine doğduğu gündür” buyuruyor. O zaman Hz. Muaz, R.SAV.e soruyor: “Güneşin üzerime doğduğu gün hangi gündür ya Resulallah SAV ?”

R. SAV. “Ya Muaz, güneşin üzerine doğduğu gün cennete girdiğin gündür. Allah hiçbir kulunun cehennemde yanmasını asla istemez. Ama maalesef insanlar kendi elleri ile kendilerini cehenneme sürüklüyorlar. Bizim asıl görevimiz, insanları bu korkunç akıbetten kurtarmak ve korumaktır. Herkesin Allah’a, İslam’a girmesini temin etmektir” buyuruyor.

Acizane biz de bu amaçla insanımıza yol gösterici, koruyucu, kurtuluşa erdirici, emir nehiy ve tavsiyeleri içeren bu yazısı dizisini kaleme almış bulunuyoruz. Geride bıraktığımız sayılı makalemizde dini, imanı, iman esaslarını, amentüyü, az-öz ve kesin bilgilerle anlattık. Şimdi ise sıra İslam ve Ahlak konusuna geldi.

Allah’ın izni ile nasip olursa bu iki bölümü de siz çok değerli ÇORUM HABER okurlarına sunacağız. Bu yazılar bir emek, gayret ve araştırma mahsulüdür ve eski bilgilerin örnekleme mefadü ile güncelleştirilip yeni bir kültür anlayışı ile insanlığa, özelikle genç dimağlara bir sunumdur. Ne mutlu bundan yararlanana.

İSLAM NEDİR?

Sözlük anlamı; aslı Arapça bir kelime olup, SLM=SİLM kökünden türetilmiş, mastar olup (–mek, -mak takılarını alan kelimelere mastar denir. Teslim olmak, emin olunmak vs. gibi) genel manada yüce İslam dini anlaşılır. İslamiyet, müslümanlık gibi (Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlük) istilah, kavram olarak ise; içerisinde birçok manayı taşıyan binlerce sahifesi olan kitap kadar büyük anlamları olan dini ve islami bir terimdir. Müslüman, özne bir kelime olup, İslamlaşmış kişi demektir. İslam dininin bütün öğretilerine yürekten inanan ve inancına uygun yaşayan kişi demektir. R.SAV: müslüman, elinden, dilinden, bütün insanların emin selamette olduğu kişidir, buyurmuştur.

Anadolumuzun büyük ulemasından, bilge kişilerinden olan Hacı Bektaşi Veli ne diyor; “Diline, eline, beline, bedenine ve ruhuna sahip ol, onları kötülüklerden koru” demesi, aslında İslamı ve Müslümanı tarif etmektedir.

Arapça, Türkçe, Farsça ve Osmanlıca sözlüklerde geniş anlatımlı olarak İslam kelimesinin ifade ettiği öz mana; benim tabirimle melekleşmiş insan demektir. Din bilgileri açısından İslam ise; bütün islami esasları içine alan bir inançla, inandığını hayatında tatbik etmeye islam, islam sahibi olana da müslüman denir.

tarihimizin en büyük müfessiri İslam dinini en anlaşılır bir şekilde anlatması için büyük Atatürk’ün emri ve TBMM kararı ile Kur’an’ın tefsirini yazma görevi verilen Elmalılı Hamdi Yazır Hocaefendi Hz. Hak Dini Kur’an Dili adlı muazzam eserinin 2. cildinde Ali İmran suresinin 19. ayeti ki; “İnneddine indellahil islam” ayetini açıklarken, İslam kelimesi ile ilgili öz olarak şunu ifade ediyor. Bu arada şunu unutmayalım; Cumhuriyetin ilk yıllarında Atatürk’ün emri ile Kur’an tefsiri Hamdi Yazır beye hadisi şeriflerin derlenmesi ve açıklanması Ahmet Naim hocaefendiye, Kur’an meali ise milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy’a ödüllü görev olarak veriliyor. Mehmet Akif o zaman Mısır’da Kur’an mealini, kısa anlamını yazmış, ama teslim etmemiş. Belki de bu görevi yerine getirmemiş. Bazıları Mehmet Akif bir takım düşüncelerle yazdığı Kur’an mealini teslim etmemiş edemişlerdir. Hamdi Yazır ve Ahmet Naim üstadlar, Kur’an tefsiri ve Tecizini sarih sahibi Buhariye en açık bir şekilde açıklayarak Türk halkının hizmetine sunmuşlardır. Allah onlardan razı olsun ve cennet mekanları olsun.

(SÜRECEK)