Mizana dair Kur’an’da birçok ayet vardır. “Kıyamet gününde adalet terazisini kurarım ki o asla şaşmaz.” (Enbiya 47)

Lokman 357/16. ayet ki Hif 105/307 daha önceden ifade edildiği gibi kafirler için mizan yoktur. Kehif 303/105. bu bir sorgudur. İmansızlar direk ebedi kalacakları cehenneme girecekleri için onlara soru sorulmayacak, mizan olmayacaktır.

Mahşerde insan 5 şeyden sorulmayınca ayağını yerden kıpırdatmayacaktır.

1.Ömrünü nerede harcadın? 2.Gençliğini nerede eskittin? 3.Malını nereden kazandın ve nerelere harcadın, haramdan mı helalden mi? 4.Haram mı helal mi harcadın? 5.Bildiğin ile amel ettin mi, inancına göre yaşadın mı gibi sorulardır. Rabbim huzura ak yüzle varmayı nasip etsin. Amin.

ŞEFAAT

Birisinin önüne düşüp işini görmek, birinin bağışlanması için onu tezkiye edip temize çıkarmak, derecesi makamını yükseltmek gibi manası vardır. Kur-an’ı Kerim şefaate özel bir önem vermiştir. Şefaatle Allah’ın izni şarttır. Öyle herkes şefaat edemez. Allah katında yüksek dereceye ulaşmış, başta peygamberler olmak üzere bazı üstün vasıfları taşıyanlara ulu Allah kendi müsaade ve izni ile şefaat yetkisi verecektir ki, asıl şefaatçi yüce Allah’tır.

Mesela, insanlar ulu Allah’a yaklaşmak için maalesef putların, bazı insanların, hatta evliya sandıkları kişilerin şefaatçi olarak peşlerine düşerler. Allah korusun bu husus çok ince bir perde ile sınırlıdır. Yoksa küfre düşerler. Mahluka tapıp, Allah’a itaat ediyoruz zannederler. Bu ise şirktir. Bunun için Ayetel Kürsi dediğimiz ve her namazdan sonra tesbih çekmeden önce okuduğumuz Bakara suresi ayetlerinden olan Allahü la ilahi illa hu... ayetinde ulu Allah Yeşfeu indehü illa bi iznihi, yani “Allah’ın izni olmadan hiç kimse kimseye şefaat edemez” buyurur. Bakara 2/123, Yunus 10/3, Bakara 2/255 gibi.

İkinci bir husus kafirlere şefaat faide vermez.

Üçüncüsü; mahşerde en büyük şefaatçi Hz. Muhammed SAV.dir.

Dördüncüsü; şefaat bir duadır. Şefaat edici ulu Allah’a niyaz eder. Şu kulunu affet der. Allah cc. de affedebilir. İrade ve hüküm Allah’ındır. Şefaatinde asıl şefaat edilenin imanı ve ameli ile şefaate layık ve müstehak olması şarttır. Yani bir müminin şefaate mazhar olması ona hak kazanması yine kendisinin onu kazanmasına bağlıdır. Hani Allah kulu kula sebep yaratmış derler ya, bunun gibi. Yüce Allah bir kulunu bağışlayacaksa ona bir şehidi, anasını, babasını, bir evliyasını, bir alimi en önemlisi de peygamberleri ve özellikle de Hz. Muhammed SAV.i sebep ve şefaatçi kılabilir. Şefaat budur. Yoksa her şeyh, meşayıh veya diğer kişiler Allah’ın izni olmadan şefaat edemezler.

Mesela, Kur’an okuyucusuna, dinleyicisine şefaat eder. Gökteki melekler yerdeki Allah’ın has kulları ana, baba evladına, oruç, hac, umre, zekat, hayır ve hasenat gibi iyi şeyler de sahibine şefaatçi olacaklardır.

SIRAT

Sırat; lügatta yol, anayol, cadde anlamına gelir. Örneğin, sıratımüstekim “doğru yol” demektir.

Dinde ise, mahiyetini yüce Allah’ın bildiği, insanların imanına ve ameline göre ince ve kalın, geniş ve dar yani kimine göre kıldan ince, kılıçtan keskin, kimilerine göre asfalt yol olan ve cehennemin üzerine kurulacak olan cennete giden yolun ancak cehennemin üstüne kurulan bu yol olduğudur. Meryem suresi 202. ayet ki; içinizden oraya, sırata, cehennem üstüne kurulacak yola uğramayacak hiç kimse olmayacak, herkes oradan geçecek imanı ve ameli güzel olanlar sıratı kuşlar gibi geçip, cennete uçarken, kafirler ve asiler cehenneme cam edeceklerdir. Ahirette nereye gidersen git, illa imam, illa ameli salih güzel amel şarttır. Sırata ait Kur’an’da ayetler ve R.SAV.in hadisi şerifleri çoktur. Rabbim sıratı kuşlar gibi uçarak geçmeyi cennete göçmeyi havzından içmeyi cümlemize nasip etsin. Amin.

HAVZ-I KEVSER

Lugatta suyun biriktiği yer, göl.

Havuz sözü Arapçadır. Din literatüründe, din kültüründe ise R.SAV.e ayrılan bütün cennet ırmaklarının kendisinden doğduğu, büyük bir su kaynağı ve nehir demektir. Havz kelimesi Kur’an’da geçmez. Ancak hadislerde mevcuttur. Fakat kevser adında herkesin bildiği “İnna ateyna kelkevser” suresi vardır. Biz sana kevseri verdik (Ya Muhammed Sav.) demektir. Demek ki kevser ayetle sabittir. Ona iman esastır.

havzı kevserin başında duracak, mahşerin dehşetinden dilleri damaklarına yapışmış ümmetini ve müminleri sulayacaktır. Sütten beyaz, baldan tatlı, bir içenin bir daha susamayacağı bir mukaddes ve mübarek sudur ki, her mümin bundan içme şerefine erecektir. Müjdeler olsun müminlere, bu şerefe nail olanlara. Sütten beyaz, baldan tatlı, miski anber kokulu müminlere sunacaktır bunu Allah’ın resulü.

(SÜRECEK)