Burada, aklımızla bu heykeli bir ustanın yaptığını biliriz. Herhalde bu kendiliğinden olmuştur ahmaklığına düşmeyiz. Çünkü aklımız var. İkincisi; bunu yapanı gözümüzle göremeyiz. Asırlar önceden yapılmış bir eser olduğunu biliriz. Hiç kimse şunu diyemez; Bu mermer kendiliğinden yaratıldı, oyuldu, işlendi binlerce yıldır da ayakta duruyor, diyemez. Bu insanın aklını inkârdır.

Peki, bir tek heykel kendiliğinden yapılın bu duruma gelemiyorsa, şu uçsuz bucaksız, akıl ermez gözler hayran, kulakların dikkatli baktığı bu kainat, nasıl kendiliğinden olabilir? Heykeli ustası, heykeltraş yapmış, peki heykelin mermerini ve onu yapan ustayı kim yaratmış? İnsanların bir canlıyı bir cansızı yaratma, yoktan var etme şansı var mı? Hayır. Öyle ise, o Hz. Allah cc.dir. Hiç kimse başka bir izah yapamaz.

Kainatta milyarlarca varlık bir maksada, bir amaca yönelik yaratılmış. Abes, boş yere yaratılmış hiç bir varlık yoktur. Bu da ulu Allah’ın varlığının delillerinden sadece biridir. Sokrat ve Aristo bunu yüzlerce yıl önceden söylemişlerdir.

O zaman şu soru aklımıza gelmektedir:

Her eserin bir müessiri, yani sanat eserlerinin ustası vardır. Bu kainatın da bir yaratıcısı vardır. O da Hz. Allah’tır. Peki, ulu yaratanı neden göremiyoruz? Bir varlığın, varlığını görüyor isek o var demektir. Ustasını göremiyorsak da eseri meydandadır. Yüce Allah’ın eserleri, kainat, hayvanat, haşerat, canlılar, insanlar, doğa meydandadır.

Yüce Allah’ı göremeyişimizin başlıca iki sebebi vardır.

1-Bizlerin yaratık olmasıdır. Çünkü insanlara yaratanını kavrayacak akıl verilmemiştir. Buna üstün akıl denir. İnsanlar ancak yaratılanları görebilirler. Mesela, cinleri herkes göremez. Melekleri göremez. Akıllarımızı göremeyiz. Ama melekleri, cinleri şeytanları görenlerimiz olabilir. Bu varlıkların yapıları ile ilgilidir. Eğer insanlar ulu Allah’ı bu dünyadaki gözleri ile görebilselerdi, haşa Allah’ın varlık (yaratık) olması gerekirdi ki bu muhaldir. Akla sığmaz. Zaten Enam Suresi 103. ayeti de insan yapısı itibarı ile bunun mümkün olmadığını bildirmiştir. “La Tüdrikühül ebsarü ve hüveyüdrikül ebbare ve hüval latifül habıyr”

Yani, “Gözler onu göremez. Halbuki o gözleri görür. O (Ulu Allah) her şeyi (eşyayı) pek iyi bilen, her şeyden haberdar olandır. Enam Suresi 103. Ayet Ehli sünnet alimleri müminlerin cennette en büyük nimet olarak ulu Allah’ı göreceklerine kaildirler. Çünkü bu hususa delalet eden ayet ve hadisler vardır. “Rabbiniz o Allah’tır ki, ondan başka tanrı yoktur. O herşeyin yaratıcısıdır. Öyle ise ona kulluk ediniz. O herşeye vekildir. Güveneceğiniz tek varlık odur.” Enam 102. Ayet sayfa 140

Demek ki insanlar ulu Allah’ın zatını bu dünyada göremezler. Zatı şekil ve hacimden uzak olduğu için onu düşünemezler. Hayallerine sığmaz. Ancak eserlerinden, yaratılanlardan yaratanı bilirler.

Kainattaki nizam, intizam, tertip, düzen bozulmadan, şaşmadan, yanılmadan devam eden bir dizayn örneği varlık alemi, onun Allah’ın varlığını haykırmaktadır. Güneş milyonlarca senedir, milyarlarca senedir sabah doğar, akşam batar, şaşmaz. Ay, yıldız ve binlerce olup hep böyledir. Suyun ayağı yok nasıl yürüyor. Sudaki jeotermal enerji, ateş, su, denizlerdeki suyun kaldırma gücü daha neler neler. Uçakların havada uçması, hepsi ulu Allah’ın varlığının delilleridir. Bunlar Kur’an’ın yüzlerce ayetinde teker teker sayılmıştır.

(SÜRECEK)