Bu vesile ile hatırımıza şöyle bir soru gelebilir: Eskiden bu ve benzeri aşırılıkların, isyanların, zulümlerin ve cinsel sapıklıkların cezalarını ulu Allah geçmiş kavimlere vermiş ve göstermiş ve onları uyarmıştır da, şimdi o çirkin olayları meşrulaştıran, sektör haline getiren, af buyurun homoseksüelliği kanunla koruma altına alan, yani serbest bırakan, hatta bunu bir hak gibi gören devletler var. Bunları niye yerin dibine geçirmiyor. Emrini çiğneyenleri, bu asileri cezalandırmıyor? Neden acaba?

1-Bu husus öncelikle bilinmelidir ki, ulu Allah’ın iradesinde olan ve yüce yaratanın tasarrufunda bulunan bir iştir. Elbette ki ulu Allah’ın yetkisinde olmayan hiçbir olay cereyan edip ortaya çıkamaz.

2-İkinci sebep; Şura suresi 34. ve benzeri ayetlerin delaleti ile yüce Allah’a sonsuz af ve bağışlaması sonucu ulu bağışlaması nedeni ile suç ve cezaları vazgeçeceklerini bilen Allah cezalarını dünyadaki ileri zaman dilimlerine ertelemiş olabilir. Tabii ki bunlar yorum ve ümitlerdir.

3. Husus ve kesin olanı ilahi adaletin tam tecelli edeceği, ahirette, mahşerde, Arasat meydanında, mizanda (şaşmaz terazi, ölçüde) tartılmak olan ve neticede zerre kadar hayır işleyenin, iyilik, cennet olarak, zerre kadar kötülük işleyenin cezasını cehennem olarak göreceğini kesin ve net olarak Kur’an ayetleri bildirmektedir. Hüküm olarak cezalarını ahirette çekeceklerinden bu zalimlerin cezalarını dünyada göstermeyip ahirete ertelemiş olabilir. Yalnız şu kesindir; hiçbir günah suç, isyan, zulüm, haksızlık, asla ve asla cezasız kalmaz. Ama bu dünyada, ama öbür dünyada. Mutlaka, mutlaka herkes işlediğinin iyilik ve kötülük olarak karşılığını görecektir.

4. Bir husus daha var; R.SAV.den önce gelen peygamberlerin kavimlerinde Kur’an’da da bildirildiğine göre birçok felaketlere uğratılmışlardır. Hatta ben kaynağını araştırmadım, hadislerde bildirilmiştir. R.SAV. hürmetine, onun ümmeti yani bizlerin bu isyanlarının cezaları ahirete ertelenmiştir. Tevbe ve istiğfar edileceğini bilen yüce Allah cezaları ertelemiş olabilir.

Başka bir husus daha var; eski kavimler ağır bir suç işlediklerinde suçları alınlarına yazılırmış ve böylece diğer insanların suç işlemeleri böylece önlenirmiş. İnsanlar suç işlemeden kaçınırlarmış. Bu bir tedbir olurmuş. Rivayete göre R.SAV. hürmetine Hz. Muhammed’in ümmetinden bu hüküm kaldırılmıştır. Böyle bir düşünce de vardır.

Netice şudur; Hiçbir zulüm ve haksızlık gerek dünyada cezasını görür, gerekse ahirette yaptığının karşılığını görür. Kesin olan budur. Suçun ertelenmesi; pişmanlık duyanlar içindir. Bunu da en iyi bilen Hz. Allah cc.dir. İradeyi mutlak, kesin dileme, Allah’a mahsustur. Çünkü o Ulu, bir şeyin olmasını dilerse, Yasin suresinin son ayetinde bildirildiği gibi Iza erade şeyen; Allah bir işin olmasını dilerse o ise; En yegulelehu; o işe der; kün: ol der, feyekün o iş anında oluverir. Bu ulu Allah’ın Allah olmasının zorunlu bir gerçeğidir. Meseleleri bu gerçekten hareketle çözümlemeliyiz. Aslına bakarsanız, suçtan kurtulmanın tek çaresi o suçu işlememek, şayet işlenmişse hemen o yanlıştan dönmektir. Yani tevbe ve istiğfarla Allah’ın sonsuz rahmetine sığınmaktır. Çünkü gerçek tek koruyucu ve kurtarıcı O’dur, Allah’tır.

Hz. Lut A.S.in azgın kavminin yerin dibine geçirilmesi bize ibret olmalı. İlahi emirle yasaklanan, ahlak dışı bir iş olan halkın ve hakkın nazarında en çirkin bir ahlak, huy olan livata, homoseksüellik ahlaksızlığından uzak durmalıyız. Bu duruma düşmüş kimselere tıbbi ve psikolojik tedavi uygulayarak bu illetten onları kurtarmalıyız ve önleyici tedbirleri almalıyız. Bugün dünyada bazı millet ve devletlerin yaptığı kötü işlerden birisi de bu çirkin işi meşrulaştırmalarıdır. Bu büyük bir yanılgıdır, insanlığa felaket getirir. Bu benzeri nefsani arzuların, şehvetin önündeki engelleri kaldırmak, zina ve zinaya giden yolları kesmek dinin bir emridir. İnsan tabiatına, neslin devamına ve sağlığına da aykırıdır. Ailelerin yıkılmasına, ferdin ve ailenin ve özellikle toplumun ve toplumların ahlaken çökmesine neden olacağı kesin örnekleri ile sabittir.

(SÜRECEK)