Hz. Hud hakkında 19. yüzyılda bulunan bir tarihi eserde (kitabede M.Ö. 1800 yılına ait) Hz. Hud’un şeriatından söz etmektedir.

5.Hz. Salih A.S.in soyu uzak dedesi Hz. Nuh A.S.e dayanır. Hud A.S. Ad kavmine, Salih A.S. ise Semuu kavmine peygamber gönderilmişlerdir. Milletleri Araptır. Bu kavim de putperest bir kavimdi. Yüce Allah taşa toprağa tapan bu insanları uyarıcı olarak Salih A.S.i göndermiştir. Tabii ki her peygamber risaletini -peygamberliğini- ispat etmek için mucize denilen insanüstü, olağanüstü akıllara durgunluk veren olağandışı bir takım olaylar göstermesi lazımdır. Her peygambere bir yönlü veya çok yönlü mucizeler verilmiştir. Hz. Nuh’un tufanı, gemisi, Hz. İbrahim’in ateşin yakmaması, Hz. Musa’nın bu güçleri, sihirleri, falları, yılan şeklindeki sihirbaz aletlerini yutan asası, Hz. İsa’nın hastalıkları tedavi etmesi, hatta ölüleri diriltmesi, Hz. Muhammed SAV.in miraç olayı, ayın ikiye yarılması, parmaklarından suların akması, gayptan Allah’ın izni ile geçmişe ve geleceğe dair haberler vermesi gibi...

Mucize olayı bu sütunda kapsamlı olarak anlatılacaktır. Hz. Salih A.S.e de deve mucizesi verilmiştir.

Kendisinin bir devesi vardı. Deve bir kayadan ortaya çıkmış huyu suyu diğer develerden farklıdır. Deve Semud kavminin içtiği su kadar su içmekte ve içtiği suyu tamamen süt olarak o kavme nimet olarak sunmakta idi. Buna rağmen azgın bir terörist grup Hz. Salih’in bu mucizesini inkarla puta tapmaya devam ettikleri gibi, bu olayda putperestlikleri için tehlike gördüler ve deveyi öldürmeye karar verdiler. Hz. Salih A.S. in gerçeğe yönelik uyarılarına kulak asmadılar. Kavmin çoğunluğu ile bütün halkın sütünü temin eden bu kutsal deveyi öldürdüler. Hz. Salih’i inkar ettiler ve neticede Araf 7/73, Fussilat 41/17 ayetlerinin bildirdiğine göre yüce Allah kulakları patlatan, gözleri kör eden korkunç bir ses, gürültü (örneğin 20 şiddetindeki bir depremin gürültüsü gibi) bir sesle helak oldular. Hz. Salih A.S. küçük bir grupla (kendine inanan) Mekke’ye, oradan da peygamberler diyarı Filistin’e hicret ettiler.

Ulu Allah Kur’an’da ibreti alem için bu olayı bizlere bildirmiştir.

İbrahim A.S. Harran’da, Urfa’da yaşadığı Güney Anadolu’yu içine alan Keldaniler devrinde Ur şehrinde doğduğu, Keldani kralı putperest ve Allahlık iddiasında bulunan Nemrud ve Nümrud adındaki Şedid putperest olan kral ile olan mücadelesi meşhurdur. Ur şehrinde kendisine peygamberlik gelmiş, kendisine suhuf, sahifeler halinde kitap indirilmiştir. (Ala suresi 87/19 “Suhufi İbrahim ve Musa” ayeti.) Kendisi Hz. Nuh’tan sonra ikinci ulülazim, ulu peygamberdir. Putperest olan kavmine babası put yapardı. Hz. İbrahim A.S. kavmini bu sapıklıktan kurtarmak için gönderilmiştir. Ancak putperest kavimleri yöneten krallar, dünya menfaatleri için halkı, dinleri, inançlarını kullanarak inançlarını istismar ederek hükümlerini sürdürmek istemişlerdir. Kendi iktidarlarını sürdürmek için krallara kutsallık verip yaptırdıkları heykellerini, putlarını halka dağıtarak, kendi putlarına halkı taptırarak, ibadet ettirerek, kendilerini kutsallaştırarak zevkü sefa içinde yaşamlarını sürdürmek istemişlerdir. Bunlardan bir kısmı kendilerinin ilahi olduklarına inanmış ve halkı da buna inandırmak, devamlı halkın yanında bulunmak için de kendi putlarını yaptırıp para karşılığı halka satarak hem kazanç elde etmişler, hem de bilerek inanarak veya kendilerinin ilah olmadıkları halde sırf dinsel duyguları kullanarak dünya saltanatlarını sürdürmek için kendilerini ilahlaştırmışlar ve bu sapık düşüncelerini halka zorla kabul ettirmeye çalışmışlardır. İşte bu cebbar, zalimlere karşı ulu Allah cc. o kavimleri ve yöneticilerini uyarmak için peygamberler göndermiştir. Bütün peygamberler her devirde putperest ile başka başka şekilerde ortaya çıkmış, en belirgin özellikleri put adını verilen kendi ve kutsal saydıkları kişi, hayvan vs. gibi varlıkların heykellerini yaptırıp halkı bunlara taptırmışlardır.

(SÜRECEK)