EĞER HERŞEYİ KADERE BAĞLARSAK, BİZE VERİLEN İRADEYİ KULLANMAMIŞ OLURUZ
İmam-ı Azam hazretleri, akıl ve mantıkla en yüce seviyede yaratılmış bir dahidir. Hz. Ali ve Hz. Ömer de öyledir. Özellikle Hz. Ali’nin yolunu tutmuştur. İmam-ı Azam, asrının alimlerinden kendisini “akıl ve mantıkla hareket ediyorsun, nakille hadislerle hareket etmelisin” diye eleştirenlere, “Hayır, ben sadece aklımla hareket etmiyorum. Kutsal ayet ve sahih hadislerin ifade ettiği mana ve mefhumları aklım ve fikrimi kullanarak en doğru yorumu bulmaya çalışıyorum. İzini takip ettiğim Hz. Ali’dir.” demiştir.
Ashabın en alimi ve dahisidir. Ona sahabiler akılla ilgili hareketleri sormuşlar. Hz. Ali de, “Ben akılla değil, nakille yani R.Sav.in bildirdiklerini akılla makul halde yorumluyorum. Bakınız; şeriat mirasta oğlan kardeşe iki, kıza bir hisse veriyor. Bunun hikmeti vardır. Sebepleri vardır. Eğer akılla hareket etseydim, kadına iki, erkeğe bir hisse verirdim. Çünkü kadın yaratılışta bedenen zayıftır, erkek güçlüdür. Yine kolaylık için kışın ayağımıza mes giyeriz. Abdeste mesin üzerine ellerimizle mes ederiz. Bu işi akılla yapsaydık, mesin üstüne değil, altına mes ederdik. Çünkü mesin yerle teması altı iledir. Alt kirlenir. Ama R.SAV. mesin üstüne mes etmiş, biz de öyle yaparız. R.SAV.in aksini yapamayız. Çünkü o Allah’ın iradesi ile, vahyi ile hareket eder ve yine, lavaboya gider, abdest bozarız. İdrar kaçırırız ve abdestimiz bozulur. Bilinen namaz abdesti alırız. Gusul icap ederse boy abdesti (bütün bedenin yıkanması) alırız. Çünkü bu dinin emridir. Ayetin gereğidir. Eğer akılla hareket etseydim, cinsel ilişkiden sonra abdest, idrar yaptıktan sonra gusul yapmayı savunurdum. Çünkü meni vücudun en temiz maddesidir, guslü gerektirir. Vücuttan çıkması guslü icap eder. İdrar, sidik ise bedenin en pis maddesidir. İdrardan sonra namaz abdesti değil, boy abdestini savunurdum” der.
Yani büyük imam Ebu Hanife hazretleri, dünya ve ahiret işlerinde nakle dayalı olarak aklı ön plana çıkarmıştır. Bu da insana verilen iradeyi cüziyye denilen işleri akıl süzgecinden geçirerek yapma ve başarma arzusudur ki, sorumluluğun kaynağı da işte bu ulu Allah’ın bize ihsan ettiği iradeyi cüziyye, kendi küli iradesinden bir parça, bizlere verdiği kumi iradedir. Akıl bu iradenin mantıklı işletilmesidir. Eğer akıl, mantık, hür iradeyi, gözardı edersek, sırf her şeyi kadere bağlarsak, bize verilen iradeyi kullanmamış oluruz ve mesuliyetten ve dünyada zavallılıktan, zabunluktan kurtulamayız. İşte bunun için İslam dini akıl ve mantık dinidir. Hurafe kabul etmez, kaidesi kuralı esastır.
İMAM-I AZAM EBU HANİFE’NİN AKLININ GÜCÜ VE FERASETİ, ÖNSEZGİSİ İLE İLGİLİ OLAYLARDAN BİZE YOL GÖSTERİCİ ÖRNEKLER:
İslam tarihinde bugün Irak’ın başkenti Bağdat’ın kuruluşundan en şaşaalı –gösterişli- görkemli günlerini, özellikle Abbasi dönemini en iyi anlatan eser. Meşhur alim Hatib Bağdadi’nin Bağdat Tarihi çok meşhurdur. Garp (Batı) alimleri bile bu eseri muteber, kaynak saymışlardır. İmam-ı Suyuti, 600 eser sahibi bir allamede eserlerini yazarken konu ile ilgili kaynak olarak Bağdat Tarihi’ni, İbn-i Kesir’in tarihini baz alır.
İşte gerek asrımızın allamesi Ebu Zehra, gerekse İmam-ı Azam’ın hayatı ile ilgili şu bilgileri görürüz;
Hatip Bağdadi bildiriyor: Abdullahi B. Mubarek tarihinden asrın alimi “Asrında Ebu Hanife’den daha akıllı bir kimse görmedim” demiştir.
Harun Reşid (Abbasi halifelerinin en güçlüsü): “Ebu Hanife başkasının baş gözü ile göremediğini akıl gözü ile görebilen yekta –tek- kişidir.”
Ali B. Asını, Hadis alimi: “Asrındaki insanların aklını terazinin bir kefesine, İmam-ı Azam’ın aklının yarısını da öbür kefesine koysanız, Ebu Hanife’nin aklı ağır basardı” demiştir.
Muhammed B. Abdullah (asrının büyük İslam hukukçusu): “İnsanın aklı, insanın konuşması ve hareketlerinden görülür. Bunun örneği Ebu Hanife’dir.” demiştir.
SÜRECEK