Durum böyle olunca; buluşları, icatları, keşifleri tek bir kişinin ve bir milletin ürünü saymak bilime ve ilmi düşünceye karşı işlenmiş bir suçtur. Bugün 21. yüzyılın baş döndürücü inkişafı hele de iletişim teknolojisinin ulaştığı boyutlar hayret verici olduğu gibi, bütün insanlığın göz nurunun ve alın terinin genel bir sonucudur. Bir bilgiden bütün dünya anında haberdar oluyor.
İlginç bulduğum bir hususu da bu vesile ile ifade etmeliyim ki, insanların öğrenme, okuma, kavrama kabiliyetleri farklı olmakla beraber sınırlıdır da. Bin kişinin bunca ilim ve kültürü bilmeleri şöyle dursun, sadece ilimlerin isimlerini, konu başlıklarını bilmeye ömrü yetmez. Ufak bir hesapla bu gerçek ortaya çıkar. Örneğin; 90 yaşında bir kişinin 10 yaşında okuma alışkanlığına ulaşarak okumaya başladığını varsayalım. 80 sene günde 200 sayfa okuduğunu kabul edelim. 80x365 gün=29200 gün. Günde 200 sayfa. 29200 günx200 sayfa=5.840.000 sayfa tutar. 90 yaşındaki bir insan ömrü boyunca 5-6 bin sayfa okuyabilir ki, günde 200 sayfaık matematik, kimya, biyoloji, astronomi, fizik konusunu okuması mümkün değildir. Yani şöyle bir gerçek var; Arzular sonsuz, imkanlar kısıtlı veya ömür kısa, yol uzun diyebiliriz.
Netice ilim toplumların müşterek üretimidir. Öyle ise bütün fen ve teknoloji ilimleriin konomi ve sosyal bilimler ile hukuk bilgilerinin tamamının batıdan doğup geliştiğini söylemek hem yalan hem de imkansızdır. Bugünün müsbet bilim tarihini inceleyen araştırmacıların vardığı sonuç yukarıda izahı yapıldığı gibidir. Bu ilim ve bilgi pastasındaki en büyük pay müslüman bilginlere aittir.
Avrupa, ortaçağ karanlığında cehalete boğulurken, islam alimlerinin bugünkü medeniyetin temellerinin atıldığı binlerce hatta yüzbinlerce kitabı elle yazarak Avrupa’nın emrine sundukları bugünkü garp ilminin bu temeller üzerine kurulduğu gerçeğini haykırarak ikrar ediyorlar. Dünya dönüyor dediği için idama mahkum olan Galilee, beni assanız da dünyanın döndüğü gerçeğini yok sayamazsınız demekten kendini alamadığı bilinmektedir.
Kopernikte öyle. Ama şarkta İslam aleminde buna benzer bir olay yoktur. Dünyanın yuvarlak olduğunu ve kendi mihveni etrafında döndüğünü inkar edenler olmuştur. Ama dünyanın yuvarlak olduğunu inkar eden hiçbir alim idama mahkum edilmemiş ve ateşte yakılmamıştır.
Şimdi bu iddiayı isbatlayan müsbet ilim sahibi İslam bilginlerinden örnekler vererek konuyu daha da anlaşılır hale getirelim.
Bugün ilim dünyasının hayran olduğu ve bugünkü düna medeniyetinn kaynağı olarak kabul ettikleri Latin Hleen Grek yani Yunan medeniyetidir.
Aslında hiçbir milletin medeniyeti tek başına bugünkü dünya medeniyetini temsil edemez. Halbuki bu günkü medeniyet bütün milletlerin katkısı ile oluşan müşterek bir medeniyettir.
Bu medeniyetin oluşmasında bugün yeryüzünden silinmiş Sümer, Asur, Hitit vs. Gibi milletlerin katkıları inkar edilemez. Dolayısıyle İslam medeniyetinin katkısı en fazladır. Bu medeniyetin yapısında Sokrat’ın bir sözü vardır; “Yunanlıyı Yunanlı (Grek) yapan onların analarından Yunanlı olarak doğuşları değil, hür ortamda gördükleri eğitimdir.” Sokrat diyor. Mesele eğitim ve öğretimdir.
İslam medeniyetinin temelleri R.SAV. ve Kur’anla başlamış, Arap medeniyetini yenileyerek geliştirmiş Tevhid esası üzerine kurulmuş soylu bir medeniyettir. Emeviler ve Abbasiler devrinde bilhassa Abbasi halifesi o zaman dünyanın Amerikası, bugün yerlerde sürünen Bağdat, Harun Reşit oğlu Memun ve Mutasın zamanlarında Yunan ilminin Arapçaya tercümesi ile islam bilginlerinin geliştirdikleri altın çağ bugünkü grap medeniyetlerinin aslını oluşturmaktadır.
Daha sonra Endülüs Mektebi Avrupa’ya ilim ve fen öğretmiş, 500 sene Fransız üniversitelerinde islam alimlerinin (İbni Sina, İbni Rüşt, Razi, Elkidi, Biruni) gibi alimlerin kitapları ders kitabı oarak okutulmuş, (Özellikle Ettip Filkanun eseridir ki esası Tıbbi Nebeviye dayanır. Gözlem ve deney esası ile olayları isbat eden bir eserdir.)
SÜRECEK