GÜÇLÜ OLAN HAKLI DURUMA GEÇER, GÜÇ
İSE İLİM, FEN VE TEKNOLOJİ İLE KAZANILIR
Demek ki, güçlü müminin zayıf-cılız-güçsüz müminden hayırlı olması Allah’a daha sevgili olması, müminin bedeni, fikri, mali, ekonomik yönden güçlü olup bunları Allah yolunda sarfetmesi ve en olgun, kamil bir inançla yaşaması ile mümkündür. Bu durum müminin güçlülüğü, kişinin hem Allah’a, hem de insanlara olan vazifelerinin daha mükemmel yerine getirilmesini temin etmesi o mümini Allah ve kul katında hayırlı, sevimli, itibarlı yapar. Bu ise mükafattır.
Bu hususta üzerinde durulması gereken husus bugün dünya milletleri nezdinde de anlaşıldığı üzere güç ve kuvvetten anlaşılan ekonomik güçtür.
Kim güçlü ise o haklıdır. Yani gücü onu haksız da olsa haklı gösterir. ABD, Çin, Japonya, Rusya ve Avrupa devletleri, Birleşmiş Milletler’in daimi üyeleri veto hakkını hep bu ekonomik güçten almaktadır.
Ekonomik güç ne ile elde edilir? İlimle, fenle, teknoloji ile… Bunlar nasıl kazanılır? Sadece gece-gündüz çalışmakla hiçbir sorun çözülmez. Okumakla yazmakla başarıya varılır, alın teri, emekle.
Eller neler keşfetti, daha neler bulacak? Biz hala meşgulüz birbirimizi yemekle. İşgören insan dolu insandır. Dolu insan meşgul insandır. Meşgul olanın boş vakti yoktur. Öyle ise çalışan insan kötülük yapamaz. Çünkü kötülük yapacak boş zamanı yoktur, şeklinde özetlenen çalışma, gayret, hizmet üretir. O da huzur, güven ve emniyeti sağlar. Hepsinin sonucu ise ferdi ve toplumsal mutluluktur.
Kavi müminin bir başka manası da, sadece mevcut ana göre değil, geleceğe dair olabilecek işleri ve neticelerini önceden keşfedip ona göre tedbirler almaktır. Önsezi ile anlayıp öngörü ile geleceğe tedbir almaktır. Yani işin sebeplerine sarılıp, bu hususta ısrarla takipçi olmaktır diye yorumlamışlar alimler.
Bu konuyu aydınlatan büyük hadis alimi Ebu Davud’un bildirdiği şu hadisi şerifte, R.SAV.e gelen iki kişi arasında davayı karara bağladı. Aleyhine hüküm verilen kişi, mağdur olduğuna inanan kişi R.SAV.in huzurundan dönerken, “Hasbiyellahü ve niğmel vekil” (Bana Allah yeter) işimi ona havale ettim, o ne güzel vekildir, dedi.
Bunun üzerine R.SAV. bu kişiye hitaben “Allah aczi güçsüzlüğü, gevşekliği, tedbirsizliği ayıplar, sana düşen zeyrekliktir. İşin sonunu önceden iyi düşünerek hassetmektir. Tedbirli bulunmak, hakkını isbat edecek bilgi ve belgeleri bulundurmaktır. Buna rağmen yine de haksızlığa uğradığına inanırsan işte o zaman hasbiyellahü veniğmel vekil niğmel mevla ve niğmennesiyr dersin buyurdu. Bu hadisi şerifte mevzu bahis olan olay şu idi.
Bir adam diğer bir kişiye borçlanmış ve zamanı gelince borucunu ödemiş, ama bir müddet sonra alacaklı alacağını aldığı halde ikinci kez borcunu ödeyenden tekrar borcunu öde demiş. Borçlu daha önce bu borcu ödediğini söylemiş ama borcunu ödediğine dair ne bir şahit, ne de bir belge var. Durum R.SAV.e şikayet şeklinde intikal etmiş. R.SAV. tarafları dinlemiş. Alacaklı borç para verdiğini, borçlu da borç para aldığını ikrar etmişler. Borçlu borcunu alacaklıya zamanında ödediğini söylemiş. Alacaklı bunu inkâr edip borcunu vermediğini söylemiş. R.SAV. müddet, iddia edilen (borcunu verdiğini iddia edene) isbat et demiş, fakat edememiş. R.SAV. de zahire hükmederek şahit ve isbatı mümkün olmadığından borcun takrar ödenmesine karar vermiş. Borcunu ödediği halde isbat edemeyen kişi aleyhine verilen hükme haklı olarak razı olmamış. İşimi Allah’a havale ediyorum, demiş. Bunun üzerine R.SAV. ona hitaben, “Ben de senin gibi bir beşerim. Allah bana vahyi ile bildirirse bilirim, yoksa senin haklılığını nereden bileceğim” ayetini okumuştur. Buna benzer olaylar SAV.in hayatında çoktur. Bazen vahyi gelmiş gerçeği ortaya çıkarmış, mucize olmuş. Bazen de hüküm ne ise öyle uygulanmış. Haksız olanlar, vicdanları doğrultusunda gerçeği ikrar edenler olmuştur. Bu olayda gerçek nasıl ortaya çıkmış. Alacaklının ikrarı ile olmuştur.
SÜRECEK