ZULÜM VE KÖTÜLÜK CEZASIZ KALMAZ,
ER VEYA GEÇ HERKES EKTİĞİNİ BİÇER
Halvette Hz. Davut’a ulu Allah ne gösterdi, ne gösterdi. Ulu Allah davacı-haklı-kasabın çok büyük günahlarını nasıl örttüğünü gösterdi. İntikama layık olanın kim olduğunu gösterdi. Hz. Davut A.S. ertesi gün halkı ve davacı-davalıyı meydana topladı. Herkes Hz. Davut’un huzurunda saf oldular. Hz. Davut öküzün sahibini yanına çağırdı. Gel, bu öküz davasından vazgeç. Öküzün bedelini fakir davacıya bağışla. Bu dünyada senin için hayırlı olan budur, diye uyardı. Bu işi bitir diye tekrar rica etti ise de, kasap hayır, öküzümün parası da parası dedi.
Hz. Davut kasaba hitaben, ey zalim Allah senin bütün korkunç suçlarını örttü, hesabını ahirete bıraktı. Anlasana, anlasana vazgeç bu davadan, dedi.
Kasap azdıkça azdı. Bana yapılan kör köpeklere bile yapılmadı diye feryada başladı.
Hz. Davut, ey inatçı kişi, gel, malını mülkünü hatta kendini, aileni, canını da o adama versen senin suçunun cezası yine ödenmez. Git ve saydıklarımı o fakire ver. Çünkü benim dediğim herşey onun malıdır. Sen onları gasbettin, deyince, kasap işlediği suçun Allah tarafından Hz. Davut’a bildirildiğini fark etti. Ama iş işten geçti. Halk Hz. Davut’a haksız hüküm veriyor diye hücum ettiler.
Hz. Davut A.S. halka gerçeği açıklayacağını bildirdi.
Ey ahali, benimle gelin şehrin dışında ulu bir ağaç var, onun altına gidelim ve gerçeği görün, dedi. O ağacın dibinde kan döküldü. Bu kasap öküzün sahibiyim diyen adam, şu anda ısrarlı duacı fakirin babasının kölesi idi. Bu kasap efendisini öldürdü, oraya gömdü. Öldürdüğü bıçakta katilin adılı yazılıdır. O bıçağı oraya gömdü. Bu katilin karısı da katilin kendisi gibi öldürülen adamın kölesi idi. Onu da kandırıp evlendiler. Bunun bütün malı mülkü bu fakir duacının babasının malıdır. Bu fakir bebek halinde anası öldü, onu da bu katiller başkasına verdiler. Bu çocuktan da kurtulduk sandılar. Adamın bütün varlığına el koydular. İşte durum budur. Şimdi gidelim, o ağacın altını kazalım. Maktulün kemiklerini ve katilin adının yazılı olduğu bıçağı çıkaralım ve aynı bıçakla bu adamı kısas edelim. Bu mal ve mülkün hakiki sahibi olan maktulün oğlu fakir duacıya iade edelim ve gerçek adaletin tecellisini gözlerinizle görün dedi. Vardılar o ağacın dibine. Hz. Davut A.S.in mucizesi ile gerçek ortaya çıktı. Aynı bıçakla kısas yapıldı. Katil bu dünyadaki cezasını buldu. Asıl sahibi olana bir öküzü veremeyen katil elindeki malların gerçek sahibi olan fakir duacıya teslim edildi.
“Ey resulüm, o zalimlerin yaptıklarından sen Allah’ı gafil sanma. Allah onların cezalarını gözlerin korkudan dışarıya fırlayacağı güne erteliyor.” İbrahim Suresi 42. ayet.
Allah asla ihmal etmez, imhal eder. Yani mühlet meyil verir. Gafil ve ahmaklar bunun farkında olmazlar. Böylece yapılan hiçbir dua boşlukta kalmaz. Mutlaka menziline ulaşır. Yapılan suçlar zulüm ve kötülükler de cezasız kalmaz. Gecikir ama yok olmaz. Er veya geç herkes ektiğini biçer, ettiğini bulur.
Mevlana hazretleri, bu hikayede; insanın kendi nefsini, öküzün sahibi katil kasaba benzetir. Öküzü kesen de akıldır. Hz. Davut, hakimi mutlakın emrini adaletle yerine getiren hakimi temsil eder. Zalim ancak onun emri ile öldürülebilir. Akıl kendine çok güvenmiş ve yanılmıştır. Zahmetsiz rızık gıda din ve şeriatın getirdikleridir. Keyfiyetsizce uyguladığımız emir ve nehiylerdir.
HİKAYELEŞTİRİLMİŞ NASUH TEVBESİNİN SERÜVENİ
Kur’an’da ve hadisi şeriflerde en çok adı geçen konu, ulu Allah’ın sonsuz rahmet, mağfiret, hoşgörü ve affından söz eden ayetler ve hadislerdir. Mesela, Allah’ın affetmeyeceği hiçbir günah yoktur. Allah’ın rahmetinden ancak Allah’a inanmayan kafirler ümidini keser.(Ayet) R.SAV.in camilerde her hutbenin sonunda okunanlar meşhur hadis var.
SÜRECEK