BİRİNCİ ADIMDA NEFSİ, İKİNCİDE ŞEYTANI
AŞMALI, ÜÇÜNCÜDE ALLAH’A KAVUŞMALI

Tavşan, beni dinlemekten ne kaybın olur.? Beni dinle, sonra da beni ye. İşte yanındayım deyince, Aslan, anlat niçin geciktin deyiverdi.
Tavşan, ey ormanların, vadilerin kralı, ben bu sabah yanımda bir arkadaş, başka bir tavşanla yola çıktık. Padişahımızın huzuruna gelirken yolda başka bir Aslan yolumuzu kesti. Bizleri esir aldı. Sizinle olan durumumuzu arzettik ise de dinlemedi. Ben ona biz falanca kıralların kralı Aslanın kullarıyız. Bu durumu öğrenirse halin duman olur, gidelim bizi serbest bırak, der demez kükredi. O kim oluyormuş, haydi git ona haber ver. Benim vadimi terk etsin. Arkadaşını rehin alıyorum. Doğru musun eğri misin görelim dedi. Ben böylece size gelmekte geciktim. Sebep o azılı aslandır dedi. O Aslan bu vadide olduğu müddetçe günlük nafakandan vazgeç. Bir beldenin iki kralı olmaz. Yoksa yolu temizle o zaman.
Aslan tavşana, anamdan doğalı böyle bir yiğidi ben bilmiyorum. Kimmiş o, hadi gidelim de göster bana, onun çanına ot tıkayayım da görsün dedi.
Tavşan aslanın önüne düştü. Daha önceden tesbit ettiği berrak suyu olan ve derin bir kuyuya doğru aslanı götürdü. Kuyunun başına gelince, tavşan, aslana, işte şurada beni kollarının arasına al da beni kapmasın dedi.
Aslan tavşanı ön ayakları arasına aldı ve kuyunun başına varınca, resmini tavşan kolları arasında suda görünce, kendini o aslan, tavşanı da rehine tavşana sanıp aslanın üzerine atıldı ve tavşan serbest kaldı. Aslan kuyuda boğuldu. Kazdığı kuyuya kendi düştü. Ak dağda ettiği zulmün cezasını vadi kuyusuna düşerek ödedi.
Aslanın elinden kurtulan tavşan çayıra doğru koşarak vadideki hayvanlara durumu haber verdi. Vadideki vahşi hayvanlar bu günü milli kurtuluş günü ve bayram ilan edip hepsi bayram ettiler. Tavşanın kıvrak zekası sonucu tertipleyip sunduğu bu hileli oyunu tavşandan yüz kere dinlediler. Tavşanın fendi aslanı yendi. Cüssesi küçük, aklı büyük. Zeka, akıl gücü fiziki güçten üstünmüş dediler. Tavşan şımarıklığa düşmeden hayvanlar topluluğu benim başarım değil, sizin ahınız ve duanızın Allah katındaki değeri ile bal arısına emredip bal yaptıran ulu Allah’ın kudretinin bende yansımasıdır. Yoksa marifet bende değil, ondadır. Dua aynı dua ama ağız başka. Yoksa tavşan kim oluyor ki aslana karşı gelsin. Eğer bunun aksini düşünürseniz nankörlük etmiş olursunuz. Allah’a şükredin de hıfzını sizden esirgemesin diyerek hayvanlar dağıldılar.
Şimdi, bu hikayeyi Hz. Mevlana Kelile ve Dimne adlı alimlerin başı anlamına gelen Beydaba’dan almış, kendi fikirleri ile süslemiştir. Fabl türü hayvanların dilinden insanlara öğüt amacı taşıyan bu hikayede;
Dikkatle okunursa, aslanın dilinden sebep ve çalışmanın önemini, hayvanların dilinden işin kader yönünü insanlara tartışarak öğretiyorlar.
Birisi tevekkülü yeğlerken, öbürü tedbir ve sebebin önemini iradeyi cüziyye (insana verilen irade) iradeyi küliye (ulu Allah’ın iradesi) hakkında derin bilgi ve örnekler veriyorlar. Böylece insanları muhammedi imana doğru götürüyorlar.
Aslında mevlanın tek düşmanı insanın nefsidir. Başına gelen, gelecek olan dünya ve ahirete ait bütün musibetlerin kaynağının insanın kendi nefsi olduğunu anlatmaya çalışıyorlar. Aslında Mesnevinin tamamı bunu anlatır.
“Ey insanoğlu, senin başkalarından gördüğün zulümler senin nefsinin sana yaptığıdır. Kötü huyun meyvesidir. Nefis ve şeytan Allah’a giden yolun iki büyük engelidir. Allah’a kavuşmak için 3 adım atmalıdır. Birisinde nefsi, ikincisinde şeytanı aşmak, üçüncüde Allah’a kavuşmalıdır. Başka ifade ile, birinci adımda dünyadan, ikinci adımda ahiret, cennetten vazgeçmeli, üçüncü adımda Allah’a kavuşmaktır diye tasavvuf büyükleri bildirmişlerdir.
Ama bu iş bir ömür boyu nefis ve şeytanla tam gün mücadele, feragat ve fedakarlıkla elde edilebilir. Bunu peygamberler hariç başaran çok az insan vardır. Buna kelimenin tam anlamıyla Allah rızasının kazanılması demektir.
SÜRECEK