“ZORLAŞTIRMAYINIZ, KOLAYLAŞTIRINIZ,
KORKUTMAYINIZ, MÜJDELEYİNİZ”

Hz. Musa, Firavun gibi bir azılı katilin zulmü ile mücadele etmiş, 4 büyük kitaptan Tevrat’ın inzali ona olmuştur.
Hz. Muhammed SAV. ise kendinden önceki muharret (bozulmuş) kitapları hükümsüz kılan Kur’an gibi son derece muciz eşsiz bir kitabın mubelliği, bütün alemlerin nebisidir. İşte Allah tarafından peygamberlere bildirilen hak dinin inanç esasları hep aynı kalırken, zamanın tagayyürü gelişmesi ve değişmesi ile dinlerin furua ait ahkam da değişmiştir. Bir peygamberin zamanındaki bir hüküm bir sonraki peygamberin şeriatında kaldırılmış veya değiştirilmiş olabilmektedir.
Zamana göre her milletin yaşayışı, örf ve adetlerinin değişim ve gelişimi ile uyumlu olabilmeleri için dinin ikinci derecedeki ahkâmı değişebilmektedir. Bu değişim geçmiş peygamberler zamanında gelişerek evrimleşmiş ve Hz. Muhammed SAV. zamanında tekamülü tamamlamış. Kur’an’da ahkâm halinde bildirilen emir ve nehiler kıyamete kadar hükmü baki olmak üzere Kur’an’da ayet olarak yerini almıştır.
Demek ki, diğer peygamberler zamanında değişerek gelen hükümler esasa, itikada, inanca ait olmayıp furuat denen ikinci derecedeki hükümlerdir.
Örneğin; Hz. Adem devrinde insan nesli ve cinsi az doğan çocuklar ikiz oluyor, biri kız biri erkek. İkinci sene doğan kız birinci sene doğan erkekle (kardeşler olduğu halde) evleniyorlar İnsan neslinin çoğalması için yani çapraz evlilik gibi yapıyorlar. Hatta Hz. Adem’in Hz. Havva’dan olma Habil ve Kabil’in arasındaki düşmanlığın nedeninin evlilik meselesi olduğu tarihlerde var. Örneğin (Taberi tarihi) Bunun böyle olduğuna dair bir Kur’an ayetini ben bilmiyorum ama bu işin o zamana göre başka yolu yok. İnsanların çoğalması ya böyle bir sebeple olur veya yüce Allah Hz. Adem’i topraktan, Hz. İsa’yı ruhundan, babasız yarattığı gibi yaratacaktır. Ulu Allah bu güce sahiptir. Çünkü Kur’an’da (kün feyekün) o yüce Tanrı bir şeyi murat ederse ol der, o iş oluverir. Tanrılık, Allah olmak bunu gerektirir.
Onun için Hz. Adem’den sonra çapraz evlilik ilga edilmiştir. Hala da Kur’an’da kimin kiminle evlenmesinin yasak olduğu açıkça bildirilmiştir. Ve yine bu hal kız kardeşle evlenmenin Hz. Yakup’a kadar devam ettiği, Musa zamanında kaldırıldığı, yasak edildiği biliniyor. Hz. İbrahim’de erkek çocukların sünnet olması caiz iken, Hz. Musa zamanında vacip, Hz. Muhammed SAV. zamanında ise sünnet sayılmaktadır. Fakat önemli bir sünnettir. Mesela kıble Hz. Musa ve Hz. İsa zamanında Kudüs iken, Hz. Muhammed SAV. zamanında Kabe’ye tahvil edilmiştir (ayetle sabittir).
Diğer ahkâm da katilin kısasen öldürmesinde, Hz. Musa zamanında öldürmede kasıt aranmazken, Hz. Muhammed’in dininde kasıt aranmakta, meşru müdafaa öne çıkmaktadır. Bunun gibi Hz. Musa şeriatında namazın sadece camide kılınması şart iken, Hz. Muhammed Sav.in dininde yeryüzü mescittir.
Hz. Musa zamanında zekât malın dörtte biri iken, bizim dinimizde kırkta birdir. Efendim bu niye böyle. Bu irade-i ilahi ve tebliği peygamberidir. Bu zamanın insanına malının dörtte birisini vereceksin desen, buna kaç kişi uyar? Bu hükümler zamana göre. Amma Allah koyar ve Allah kaldırır. Yoksa insan buna inanıp yapmasa asi olur, inanmazsa küfre girer.
İbadetlerin zamanla şekilleri, adetleri, sayıları farklı olabilir. Yani kemiyet ve keyfiyeti değişebilir.
Hasılı bütün peygamberlerin dini asıl ve esasta aynı, değişiklik yok. Ancak teferruatta ve tatbikatta bazı noktaları ayrı olabiliyor. Bunlar da binlerce hükümden binde bir nisbetinde olan tebeddülattır. Dinin esası Allah’ın varlığı, birliği ve Kur’an’da bildirilen özellikleri asla değişmez. Adem A.S. zamanında ne ise şimdi de, yarın da, kıyamete kadar da aynı olacaktır. Bundan sonra dinin teferruatında da bir farklılık olmaz. Ancak yorum farklılıkları olur. Bu da olacaktır? Yoksa dinin esnekliği kaybolur. Daima maslahat denilen insanın lehine hüküm yorumlaması gerekir. Ayetler ve hadisi şerifler bunu gerektirir. “Zorlaştırmayınız, kolaylaştırınız. Korkutmayınız, müjdeleyiniz” esas ana kuralıdır. Hiçbir hüküm buna aykırı olamaz. Hep insanların lehine yorumlanmalıdır.
SÜRECEK