HAKLI OLAN GÜÇLÜDÜR, GÜÇLÜ OLAN
HAKLI DEĞİLDİR VE OLMAMALIDIR DA

Hak ve kuvvet yörüngesi, terazisi, dengesi çok önemlidir. Daima hakkın yanında olmalı, kuvvetin kontrolünü sağlamalı ki ortalıkta hak ve adalet, huzur ve güven olsun.
Kelime manası itibariyle Allah’ın yüce ismidir.
Hak: Adalet terazisidir. Doğruluk ölçüsü birimi.
Zıddı: Haksızlık, adaletsizlik ve zulümdür.
Toplum hak ile yaşar.
Ana-baba hakkı, komşu hakkı, akraba hakkı, devlet hakkı, millet hakkı, hayvanat hakkı, çalışanların hakkı, işveren hakkı... binlerce hak sahiplerinin hakkı vs gibi.
“Karacaoğlan der ki, sözüm haktır, doğrudur.”
Gerçektir, yalandan uzaktır gibi.
“Nimeti hak etmeli, hakkı korumalı.”
Haksız onu yok olur sanır, örneğinde olduğu gibi.
Türkçe sözlük, Türk Dil Kurumu, 1932 Hak maddesi.
Kuvvet nedir?
Fiziki güç, takat: Kara kuvvetleri, deniz kuvvetleri, hava kuvvetleri vs. gibi.
Doğanın gücü, makamın kuvveti, güçten kuvvetten düşmek, aciz kalmak, güçler ayrılığı, adaleti sağlamanın, güçlünün gücünü önleyip hakkı korumanın zırhıdır gibi.
Aynı sözlük, Kuvvet maddesi.
Hak ve kuvvet birbirinin mütenazır benzeri değildir. Hakkın korunması kuvvetle, güçle olur. Kuvvet hakkı korumak için vardır, olmalıdır.
Kuvvet gücünü haktan alır. Haklı olan güçlüdür. Hiçbir zaman tek başına hak kuvvetin, kuvvetlinin olamaz. O zaman zulüm, haksızlık olur. Hak kuvvete tabi olursa, her güçlü olan haklı olur ki bu insan onuruna aykırıdır.
Demek ki, kuvvet daima hakkın peşinde olmalı. Hak, hukuk, adalet prensibini ayakta tutan kanunlar çıkarılmalı ve uygulanmalıdır. Yoksa ayakta duramaz, menfaat duyguları hak ağacını kemiren kurtlar gibidirler.
Hak kuvvete tabi olursa ortalıkta huzur, güven, asayiş, emniyet, ahlak, fazilet olmaz ve bunların aksi olur ki, bu yıkım demektir. Tarih sahnesine baktığımızda kuvvetin hakkı nasıl ezdiğini, sonsuz acıların kaynağı olduğunu görürüz. Ama haksızlığın, zulümün, ilelebed devamının mümkün olmadığını da görürüz. Hakka dayanan ihtilal ve inkılapların devam ettiğini, kuvvetle güce dayanan net muktedirlerin sonlarının tez geldiğini de tarihte çok görmüşüzdür.
Bugün İsrail’in hakimiyeti, güce, servete, paraya dayanıyor. ABD gibi bir süper güce hükmediyor. Kuvvetini hakkı yok etmek için kullanıyor. Yahudilerin kuvvete dayanan zulümlerini bertaraf edemeyen insanlık aciz kaldığında ilahi adalet onu yere sermiştir. Yahudi tarihi bunun misalleri ile doludur. Yahudilerin azgınlıkları, onlar M.Ö. 6 yıllarında firavunun yüzyıllar boyu esareti altına girmelerini gerektirmiş. Milyonlarca Yahudi çocukları ana karnında öldürülmüş. Hz. Musa Yahudilere kurtarıcı olarak gönderilmiş. Onları firavunun zulmünden kurtarıp, Mısır’dan çıkarmış. Bilahare bu millet yine azgınlaşmış. Babil kralı Bantunnası Kudüs’ü işgal edip yüzbinlerce Yahudi’yi Babil’de köle yapmış. Dünyanın her tarafına yayılan Yahudiler bir birliktelik kuramamış. Devlet olamamışlar. İçinde yaşadıkları devletin iktisadını ele geçirmişler. Güce dayalı zulme sapmışlar. İkinci cihan harbinde Alman Adolf Hitler bunları fırınlarda yakmış. 1948’de İsrail devleti kurulmuş, o günden beri yeni bir güç haline gelen Yahudiler, yine dünyanın başına bela olmuş. Dünya ekonomisini yönetir bir hale gelmişler. Ortadoğuyu ele geçirmek için arzı mevud-tahrif edilmiş tevratın Yahudiye gösterdiği hedef, vaad edilen toprakları ele geçirmek için bu coğrafyayı kan gölüne çevirmişlerdir.
SÜRECEK