EN KÖTÜ AHLAKİ HASTALIK HASET,
ÇEKEMEMEZLİK VE İSTEMEMEZLİKTİR
Haset; bir insanda bulunursa ki her insanda vardır, azı sahibine motor gücü verir. Falancada var, o kişi okudu, yaptı. Ben niye yapamayayım gibi hasedin azı sahibini çalışmaya ve arzusuna ulaşmaya teşvik eder. Yani tabirle kişiyi güdüler. Çalışmaya, gayrete sevkeder. Bu kadarı faydalıdır. Hatta buna gıpta, keşke benim de olsa deyip meşru yoldan arzusuna ulaşma isteğidir ki, bu yararlıdır, yapıcıdır.
Esas haset yıkıcı olan; benim de olmasın, onun da olmasın, kimsenin olmasın, gibi insanlık dışı menfur bir fikri sabittir ki, hem başkasını, hem de kendini içten içe yakıp kül eden kanser hastalığı gibi, sahibini eritip akıtan bir deri, bir kemik haline getirecek kadar korkunç bir ahlâk hastalığıdır. Bunun için Kur’an’da, “veminşerrihasidin iza hased” (yarabbi, beni hasetçinin kötülüğünden koru, sana sığınırım) buyurulmuştur.
Bazı ahmak hasetçiler hasetlerini dışa vururlar. Hiçbir dertleri olmadığı halde, yerinde duramaz, gülemez, neşelenemez, büsbütün huzurdan mahrumdurlar.
Hasetçi haset ettiği kimseden hiçbir kötülük görmediği halde sırf çekememezliğinden dolayı kişiyi diline dolar, asılsız zanlarla taan eder, gıybetini yapar. Allah’tan korkmaz, iftira bile atar. Hasetçi böyle şerefsizdir.
Yani Köroğlu gözün kör olsun. Sormuşlar Bolu’da kocakarıya kime beddua okuyorsun. O da duymadın mı Köroğlu’na demiş. İyi ya Köroğlu sana ne yaptı ki böyle acı beddua ediyorsun. Vallaha oğlum bilmiyorum, el diyor ben de diyorum. Bu hareketin altında haset yatmaktadır.
Bu gibi insanlar, maalesef habis ruhlu insanlar haset mikroplarını ortalığa saçar. Görünürde sureti insandırlar, aslında çıngırak yılanı kadar zehirlidirler. Gözlerinden nazarla kin akar. Sözlerinde haset tohumları saçarlar. Haset ateşi öylesine insanın içini yakar ki, hasetçi haset ettiği kimseyi yakamazsa kendini yakar. Haset böylesine adi bir ahlaktır. Şeytanı şeytan yapan Hz. Adem A.S.e olan hasedidir. Kabili kardeş katili yapan ona imansız koyan, kardeşi Habil’e olan hasedidir. Yusuf’u kuyuya attıran kardeşlerinin Yusuf’a olan hasedidir. Hz. Muhammed SAV.e onca cefayı reva gören müşriklerin bu yüce insana olan hasetleridir. Efendim peygamberlik bizim gibi bir asile değil de bir yetime geldi gibi. Çalışıp çabalayıp benim de olsun demez, ateşin kuru odunu boş yere yaktığı gibi kendini yakar kül eder. Bu bakımdan insanı haset belasından ancak Allah kurtarır. Ona sığınmalı, ona dayanmalı, Allah’ın hıfzına girmelidir. Hasetçinin gözünden çıkan haset ateşi karşısındakini cereyan gibi çarpar. Dev gibi kömüş ineğini yere yıkar. Bunlar hep görülmüş ve tecrübe edilmiş olaylardır.
Hasedin aslı hırs ve tamadır. Sonunda zulüm vardır. Hz. Musa Tevrat’ı almak için Tur’u Sina’ya giderken yolda bir hanıma rastlar. Hanım Hz. Musa’ya, Ya Musa, rabbime selam söyle de bana bir inek versin der. Hz. Musa, Tur’da ulu Allah ile binbir perde ardında görüşüp Tevrat ayetlerini alınca geri dönerken ulu Allah Hz. Musa’ya, Ya Musa sana birisi bir emanet sipariş vermişti. Onu unuttun buyurur. Hz. Musa, Yarab, sana malum kadıncağız bir inek istedi, der. Ya Musa, o kadına söyle komşusunun ineğine haset etmesin, ben komşusuna iki, ona da iki inek vereyim, buyurur. Hz. Musa bu mesajı kadına getirince kadının hasedi kabarır. Ben komşumun bir ineğine dayanamıyorum, ikincisine nasıl dayanayım, istemem. Bana vermesin, ona da, der. İşte haset böyle adi bir haldir. İnsanı insanlığından çıkarır. Komşu komşusuna, fakir zengine, çirkin güzele, alçak yükseğe, ne bileyim kardeş kardeşe, gelin görümceye vs birbirlerine haset ederler.
Netice şudur ki, haset de insanlığın imtihan sebeplerinden birisidir. Şeytandan kurtulmayı mümkün kılan güçlü iman, irade, fazilet hissi, sarsılmaz inançla Allah’a bağlı olan kişilerde haset ateşi sönüktür. Ama her an alevlenmeye hazırdır. SÜRECEK