HADİSLER, SÜNNETLER YAŞAM TARZIDIR,
ZAMANLA GÜÇLENEREK DEVAM EDERLER

R.SAV bir hadislerinde; “Bir kimse güzel bir çığır açar, güzel bir adet yaparsa, o güzel adeti işledikleri müddetçe sevap alırlarken o çığırı açana da eksiksiz verilir. Her kim de kötü bir çığır açarsa, kıyamete kadar o kötülüğü işleyenlerin günahlarının bir misli de o çığırı açana yazılır.”
Bu manada sünnet iyi ve kötü yol anlamında da kullanılmaktadır.
Şer’i, dini manada sünnetin esas anlamı; “Peygamberimizin yaptığı işlerin peygamberlik vazifesini insanlara tebliğ edilişinin fiili ve ameli tevatür (kesin ve kesin) doğru olan ile nakledilmiş olan keyfiyettir.”
Hadisler, sünnetler toplumsal bir yaşam tarzıdır. Zamanın gelmesi ile yok olmazlar, daha da güçlenerek devam ederler. Çünkü, herkes onu hayatında tatbik ederek yaşar. Mesela; ezan, mesela namazın kılınışı, zekatın veriliş şekilleri, haccın yapılışı, orucun tutuluşu ve bütün haklar, ahlak kuralları böylece bir yaşam tarzıdır. Peygamberimiz zamanında nasılsa ashap, tabiin ve onlardan sonra gelen etbeuttabiin yani 1.2.3. asırlarda aynel yaşanarak gelmişlerdir. Bu bakımdan bunların yok olması mümkün değildir. 1500 senedir bu böyledir. Zaman zaman farklı anlayış ve yorumlardan kaynaklanan olumsuzluklar olmuştur. Ama hiçbirisi sürekli olamamıştır. Belki izleri kalmıştır. Ama yok olup gitmişlerdir. İşte bu sürekli islami kurallarla yaşamın adına Kur’an, hadis ve sünnet demek daha doğru bir yaklaşımdır. Tevatür denen olay budur.
“Size iki şey bırakıyorum. Birisi Allah’ın kitabı Kur’an, ikincisi; aramızda yaşayan peygamberimizin yaşantısı olan sünnettir. Bunlara uyulduğu müddetçe sapıtmayacaksınız” sözünün manası yaşanan sünnetlerdir. Çünkü peygamberimizin yaşamı bize kesintisiz yaşanarak ulaşmıştır ve devam edecektir.
R.SAV’ın “Benim sünnetimden, benim hülefa-i raşidimin sünnetinden ayrılmayın. Kim benim sünnetimden ayrılırsa benden ve benim ümmetimden değildir” hadisleri sünneti anlatmaktadır. Buna misal olarak 5 vakit namaz, farz ve sünnet rekatları, vakitleri, ne surette kılındıkları bunlar sünnettir. Peygamber A.S. nasıl yapmışsa sahabi öyle yapmış. Sahabi nasıl yapmışsa onlardan sonra gelen tabiin tebeüttabiin ve bize kadar gelen aynı yapmışlardır. İşte bu yaşam sünnetin hakim olduğu bir yaşamdır.
Sünnetin usul alimlerine, fıkıh, hukuk alimlerine göre izahları yapılmış. Bize lazım olan bunlar değildir. Peygamberimizin yaşanmış sünnetinin, yolunun takibidir ki işte sünnet budur.
Neticeyi şöyle bağlayabiliriz. Hadis ve sünneti hakikaten bilmek ve yaşamak isteyen müminler için gerçekten peygamberimizin yaptığı, söylediği, takrirleri tatbik etmek, yaşanan sünnettir. Mesela oruç farz olunca bazı sahabiler unutarak oruçlarını yemişler, üzülmüşler, R.SAV.e gelmişler, R.SAV. “unutarak yiyen içenin, yemeyi ve içmeyi keserse orucu bozulmaz” buyurmuştur. Bütün meseleler sünnetler, hadisler öyle meydana gelmiş ve yaşanarak bize kadar gelmiş ve bizden sonraya da gidecektir. Öz olan söz olan budur.
İNSANLIĞI, CANLI-CANSIZ MEVCUDATI YAŞATAN DUYGU: MERHAMET
(Mahlukata acıma duygusunun önemi)
Merhamet; mahlukata acıma hissi, duygusu, rahm, rahman , mürahim, merhamet kelimesinin aslıdırlar.
Yüce Allah’ın en büyük esmasından, sıfatı ülyasından biridir. Merhametin canlılarda acıma hissinin ana kaynağı yüce yaratıcı olan Hz. Allah cc.dir. Bir haberde ulu Allah merhametini yüze bölmüş, 99’unu kendisine bırakmış, birini tekrar yüze bölmüş 99’unu Hz. Muhammed SAV.e vermiş, birisini bütün canlılar arasında taksim etmiş.
SÜRECEK