KİM NE EKERSE ONU BİÇER, SANMA Kİ
YANINA KALIR, FİTNE SAHİBİNİ BULUR

Halk içinde bir söz vardır: Kişi ektiğini biçer. Arpa eken arpa, buğday eken buğday biçer. Ayvada nar, nar ağacında da ayva olmaz. Herşey ayniyle, cinsiyle ve misliyledir. Demek ki, suç işleyen ceza biçer. Tuzak kuran tuzağa tutulur. Belki zaman alır amma, topal karınca gibi ağır yol alır. Ama mutlaka menziline ulaşır. Hiçbir suç cezasız kalmaz.
Bu konuda bu yazı serisi içinde birkaç tane yazı yazıldı. Biz buna birini daha ekleyelim:
Fakirler dilenirken bazı sözleri tekrarlarlar. Allah rızası için, Allah için, evlatlarınızın başı için, Allah razı olsun vs. gibi.
Bazıları da deli tabiatında meczup cezbeli, belki de veli onlar da atasözü gibi, dua gibi, beddua gibi bazı ibretli sözleri söyleyerek dolaşırlar.
İşte böyle fakirlerden birisi hep şöyle söyler, gezerdi. “Kim ne ekerse onu biçer, kim ne ederse onu bulur. Sanma ki yanına kalır. Fitnecinin fitnesi onu bulur” gibi sözleri durmadan tekrarlayıp dilenirmiş.
Bu fakirin bu sözlerine sinirlenen bir kadın bu başımızdan defolsun, bunun dırdırından kurtulalım der ve bir tepsi börek hazırlar. Böreğin hamuruna da zehir katar ve zalimane bir iş yapar.
Al baba sana börek taze yaptım, ye, der. Durumun farkında olmayan fakir, Allah kabul etsin. Ben de yola çıkacaktım. Yolda yerim, der.
Yola koyulur. Şehrin dışında yol kıyısında çeşmenin başına oturur. Abdestimi alayım, namazımı kılayım. Şu taze börekle de karnımı doyurup yoluma devam edeyim, der.
Tam böreği yemeye hazırlanırken, pür telaş bir asker oraya gelir. Selamdan sonra, uzaktan, askerden dönüyorum, çok acıktım, böreğinden biraz ver, der.
İhtiyar, askere acır, al oğlum, benim çantamda kuru ekmeğim var, sen böreği ye, ben onu ıslar yerim der ve öyle yaparlar.
Böreği yeyip suyu içen asker, ihtiyara teşekkür ederek evde annesinin beklediğini, acilen gitmesi gerektiğini söyleyerek oradan ayrılır.
Fakat evine yaklaşınca askerin karnı ağrır. Anasının kucağına zor düşer. Çünkü zehirlenmiştir. Anası sorar, oğlum sana ne oldu. Asker anasına olanı biteni, ihtiyarın böreğini yediğini anlatır. Askerin anası, eyvaaah, kendi elimle evladımı zehirledim diye feryadü figan eder ama iş işten geçmiş, evladı zehirlenmiştir.
Ne fayda ki fakirin dediği “eden bulur, inleyen ölür” çıkmış, çıkmış çıkmasına da evladı da elden çıkmış.
Kendi çocuğunun katili olmuştur.
Ak dağda suçsuz koyunu kapan kurt, kara dağda avcının tuzağına tutulur.
Bir kurt bir sürüye saldırır, sürünün hepsini boğar. Halbuki ona bir koyun yeter. Gerçi hayvanlar yaptıklarından sorumlu değillerdir. Boynuzlu koç, boynuzsuz koyuna aldıramaz, saldırırsa er geç cezasını çeker. Çünkü, kötülük yerde kalmaz. Bunu insanlara öğüt için anlatırlar.
Ne mutlu görene, görene dir görene.
Bütün bunları görüp bilip ibret alana.
Adam görüp bilmezse, köre nedir körene. (Bu bakar görmez körler içindir) Engelli kardeşlerimiz aklın nuru ile görürler. Kafa gözü bakım görmüyorsa, ulu Allah Kur’an’da bile onlara ama diye hitap ediyor.
SÜRECEK