“İNSAN ÖĞRENİR VE ÖĞRENDİKLERİNİ
HAYATA UYGULAMAK ZORUNDADIR”

Gerçi her iş bir güç ve bir bilgi ile yapılır. İş için bilgi büyük bir kudrettir ama sadece bilgili olmak insanı gayesine ulaştırmaz.
Çeşmenin başında elinde tas ile 3 gün beklese, tasını doldurup suyunu içemezse, ne suyun ve ne de tasa sahip olmanın o kimseye faydası olmaz. Evet ilimsiz amel olmaz, bilgisiz sanat yapılmaz. Bir işi yapabilmek için o işin ilmini, fen ve tekniğini bilmeden işi yapmak mümkün olmadığı gibi, işin bilgisine sahip olunsa bile icrai sanat etmedikçe, yani o bilgini işe çevirmedikçe yine de bir faydası olmaz. Demem o ki, alim olmak amil, işgören olmak değildir.
Amil olmak için irade sahibi olunmalıdır. İlmin gereğini yerine getirmelidir. Bir de bir işin zarar getirdiğini bilen bir alim, o işin zararlı olduğunu bilerek yaparsa bu da ilmiyle amil değildir. İlmine göre irade, istek ve arzusunu geliştirememiş demektir. Dolayısı ile kamil olmak için, ilim irade ve ahenk olması gerekir. Yoksa oradaki aksaklık insanı amelsiz alim durumuna düşürür. Ayrıca halkın nazarında ilim sahibi olarak gönüllerde rütbe alanlar, amil olmaz, ilmiyle amel etmezlerse bu sefer kötü örnek olurlar. Demek oluyor ki, ilmiyle amil olmayan bilginin zararı sadece kendisine değildir, toplumda bütün alimlerin küçük düşürülmesi gibi, ilmin itibarsızlaşması gibi bir arıza ortaya çıkar. Bu ise vebaldir, günahtır.
Yüce Allah bu gerçeği “lime tegülüne mala tefalün” kendinizin yapmadığı güzel işleri neden başkalarına öneriyorsunuz diye ikaz ediyor.
Hatta yüce dinimiz İslam, ilmiyle amil olması sanatını icra etmeyi bile yeterli bulmaz. Yapılan işin tam ve noksansız en iyi biçimde yapılmasını ister ve şöyle der kudsi hadiste; “Helekek cahilune illelalimun” Cahiller, helak oldu. Alimler kurtuldu. “Helekelalimüni illelamilun” Alimler helak oldu. İlmiyle amil yaşayan alimler kurtuldular. “Helekel amilüne illelmuhlisun” Amel edenler de helak oldular. Ancak işinde amelinde islas ve samimi olanlar hakkaniyete uygun iş yapanlar kurtuldular.. şeklinde ilmi Allah rızası doğrultusunda kullanmak işinde aşında yüreği ile içten gelerek yapmak gerekir.
Demek ki ilim hakkı amel hayrı temsil eder.
İlimsiz iş, amel eksik, icra edilmeyen ilim faydasızdır. Allah’ın yüce resulü Hz. Muhammed R.SAV. “Allahümmehfezna ilmün lavinfeu” yarabbi faydasız ilimden (kabul olunmayan duadan, doymayan nefisten) sana sığınırım diye dua etmiş. Beşikten mezara kadar ilim öğrenin diyen Kur’an’ın ilk ayeti oku, öyle ise okuyun diyen “ilim Çin’de bile olsa arayıp bulun” diyerek ilmin insan için ne kadar olmazsa olmaz olduğunu anlatan ulu peygamber işe yaramayan insanı dünya ve ahiret saadetine kavuşturmayan faydasız ilimden Allah’a sığınmıştır. Oynamaktan maksat ütmek, öğrenmekten maksat yapmak diye doğru söz vardır. Bu da ilmin faydalanmak için öğrenilmesi gerektiğini anlatmaktadır.
Bizim din hizmetlerinde meslekte şöyle bir söz vardır: “Ben hafızım ama Kur’an’ı kardeşim okuyor” diye. Bu söz bildiği halde öğrendiği halde, ilminin gereğini yapmayan, onunla amel etmeyen ve sonunda o ilmi unutan hocalar için söylenmiştir. Yani icra edilmeyen ilim, yağmurun altına çamura terk edilen paha biçilmez otomobil gibidir. Orada çürür gider. Dolayısıyla ona verilen paralar, harcanan emek yok olup gider.
Uzun yıllar tahsil görüp, yaptığı eğitim doğrultusunda eğitimini icra edemeyen ve yanış yerlerde istihdam edilen (kullanılan) binlerce insanımız da zoraki ilmiyle amel edemeyenlerdendir. Bu da ayrı bir sorun, başka bir derttir.
Makinesi tarımla, ziraat mühendisi ticaretle uğraşıyor. Aldığı eğitimi icra edecek, yapacak imkanı bulamıyor. Bu da toplumumuzun acı ama gerçek olan sorunudur. İnsanla hayvan arasındaki farklardan birisi de budur. Yani öğrenmek, öğrendiğini hayatına uygulamaktır. Hayvanlar içgüdülerinden gelen sevki tabii ile hareket eder, hep aynı hareketleri yaparlar. İnsanlar ise devamlı gelişir. Evrimleşir, olgunlaşır, daha daha ileriye giderler. Devamlı değişme, olgunlaşma içindedirler. Bu, ilimle ve bu ilmi kullanma sayesinde olmaktadır.
SÜRECEK