Mustafa Kemal Atatürk’ün isteği üzerine dil işlerini yürütecek bir oluşumun kurulmasına karar verilmesi ile birlikte ilk kez 12 Temmuz 1932 tarihinde Türk Dil Kurumu kuruldu. Sonrasında ise düzenlenen Türk Dili Kurultayı 26 Eylül’ü Dil Bayramı ilan etti. Ülkemizde Dil Bayramı çeşitli etkinliklerle kutlanmaktadır.

Bir ulusun var olmasında dilin önemi büyüktür. Dilin önemli unsur olduğunu bilen ve inanan Mustafa Kemal Atatürk, 11 Temmuz 1932 tarihinde bir akşam yemeğinde masadakilere dil işlerine yoğunlaşılması gerektiğini açıklıyor. Mustafa Kemal’in bütün devrimleri gibi dil devrimi de aynı derecede önemlidir.

Mustafa Kemal dil üzerine son derece önemli veciz sözler söylemiştir: “Türk milletinin dili Türkçedir. Türk Dili dünyada en güzel, en zengin ve kolay olabilecek bir dildir. Onun için her Türk, dilini çok sevip onu yükseltmek için çalışır. Bir de Türk Dili, Türk milleti için kutsal bir hazinedir…Türk demek, dil demektir. Millet olmanın en belirgin niteliklerinden biri dildir. “Türk milletindenim.” diyen kişi, her şeyden önce kesinlikle Türkçe konuşmalıdır. Türkçe konuşmayan bir kişi, Türk kültürüne ve milletine bağlılığını öne sürerse buna inanmak doğru olmaz…Türk dili, dillerin en zenginlerindendir. Yeter ki, bu dil şuurla işlensin. Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır…Bir ulusun dili, bütün bilim kavramlarını oluşturacak şekilde gelişmemişse, o ulusun bilim ve kültür alanında bir varlık göstermesi beklenemez.”

Bu veciz sözlerden anlaşılıyor ki dil bir ulusun var olması, kimlik ve kültürünü geliştirmesinde en önemli etkendir. Ana dilin gelişmesi ve doğru kullanılması diğer yabancı dilleri öğrenmede de kolaylık sağlamaktadır. Bilim ve teknolojideki gelişmeyi Öz Türkçe ile taçlandırmalıyız. Dilimiz yakın zamana kadar Arapça, Farsça ve Osmanlıca sözcüklerle doluydu. Dil Bayramı’nın 87.sini kutladığımız şu günlerde, hala tam olarak dilimizi yabancı dillerden arıttığımız söylenemez.

Türk edebiyatının önemli şairlerinden Fazıl Hüsnü Dağlarca Türkçe için “Türkçem benim ses bayrağım” derken. Yahya Kemal “Türkçe ağzımda annemin sütüdür” diyerek kendi dillerini yüceltmişlerdir. Çoğu zaman tartışma konusudur. Dil mi önce gelir? Yoksa din mi? Genelde aydınların birleştiği nokta dildir. “Çünkü dinini öğrenmek ve öğretmek için de dile gereksinim vardır” şeklindedir. Dil toplumların gelişiminde böylesine önemli bir unsurdur.

Dilin önemini anladık, fakat günümüzde gerekli özeni gösterebiliyor muyuz? Gerçekte dilimiz Mustafa Kemal’in o hedeflediği yere gelebildi mi? Elbette ve ne yazık ki hayır. Çünkü Mustafa Kemal’in bütün devrimleri gibi, dil devrimine de karşı olan Cumhuriyet karşıtları hız kesmeden bu karşıtlıklarını sürdürüyorlar.

Önce 1983 yılında 12 Eylül iktidarınca, Atatürk’ün kurduğu Türk Dil Kurumu (TDK) kapatılarak kurumun tüzel kişiliğine son verildi. Türk Dilinin başlıca sorunları; Özensizlik ve yanlış kullanım, yabancı sözcük tutkusu ve özentisi, (Pek çok iş yeri tabelasına yabancı isim yazdırılmaktadır) Türkçe’nin bilim dili olmadığı söylemleri olarak sıralayabiliriz.

Çağı yakalayabilmenin ve uygar uluslarla yarışabilmenin en önemli etkenlerinden birisi dilimizi iyi kullanmak, sahip çıkmak, “Yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmaktır”. Dilin yaşayıp gelişmesi, zenginleşmesi için dilin önemini bilerek, her yurttaşa dilimizi sevme, sayma ve özenle koruma görevi düşüyor.