Sezonun ilk yarısını beklentilerin üzerinde bir performans sergileyip 31 puanla Play-Off potasında tamamlayan Çorum Futbol Kulübü ikinci yarıda da aynı performansı gösterebilecek mi? Soru bu. Tabi, bu sorunun cevabını şimdiden vermek mümkün değil. Ancak, aynı performansı beklemek için, ya kadronun korunması, ya da daha iyi oyuncuların alınması gerek. Çorum Futbol Kulübü’nde ikisi de yok. Bu yüzden, bekleyip göreceğiz.

Artık şunu herkes çok iyi biliyor. İkinci yarılar her zaman ilk yarılara göre daha zordur. Gerek mevsimsel şartlar, gerek kayıpların telafisinin olmaması nedeniyle ikinci yarılarda maçların zorluk derecesi daha yüksek oluyor. Bu yüzden, kadrosu kaliteli ve geniş olan takımlar daha az kayıp yaşayıp hedefe ulaşıyor. Olmayanlar ise sorun yaşıyor.

Peki, Çorum FK’nın kadrosu ikinci yarı için yeterli mi? Bunu da zaman gösterecek. İlk yarı kadrosundan giden oyuncu sayısı 9, transfer olarak gelenlerin sayısı ise 3. Bir de forvet oyuncusu alınacağı söyleniyor. Ama bence yine yeterli değil. Olaya bir de şu gözle bakmak lazım. Ya gelen gideni aratırsa? O zaman, eyvah!

Tabi ki, her takım iyi oyuncular almak ister. Bu, parayla ilgili bir durum. Gönül isterdi ki, son giden 3 oyuncu da kalsın ve her ne kadar risk olsa da 3-4 tane baba tabir edilen takviye yapılsın. Ama şartlar ortada, Şehrin ileri gelenlerinin ve dinamiklerinin kulübe yaklaşımları ortada. Kimsenin umurunda değil!

Başkan Fatih Özcan kendi çabalarıyla bir şeyler yapmaya çalışıyor. Bu nokta, daha fazla fedakârlık yapmasını istemeye kimsenin hakkı yok. Madem bu takım Çorum’un takımı, o zaman herkes elini taşın altına koyacak!

Ha, şunu da sormadan edemiyorum: Şimdi değil de ne zaman? Gecesini gündüzüne katan, emeğini ve parasını esirgemeyen bir başkan var ortada. Hedefi Süper Lig olarak belirlemiş ve bu yolda bir şeyler yapmaya çalışıyor. Takım da fena değil. Para için kimsenin kapısını da aşındırmıyor. Gelin, bir ucundan da siz tutun, hep birlikte bu takımı Süper Lig’e çıkartalım diyor. Ama çıt yok. İşte en çok bu ölüm sessizliği beni korkutuyor. Yukarıda saydığım ve endişe duymama neden olan en büyük etken işte tam da bu. Ölüm sessizliği…

Ne diyeyim. Umarım geç olmadan bu şehir üzerindeki ölü toprağını atar. Yoksa bugünleri çok ararız çoookkk.