Bilgi iletişim çağını yaşıyoruz. Sosyal, ekonomik ve toplumsal anlamda çağı yakalayama-yanlar, çağın gerisinde kalırlar.

Tarım ülkesi miyiz? Tarımda gelişmiş ülkelerin neresindeyiz? Hayır tarım değil sanayi ülkesiyiz diyorsak ve endüstri 4.0 konuşacaksak, bunun neresindeyiz? Dünyadaki ilk 100 marka arasında Türkiye’nin adı yok. Kısacası Türkiye teknolojik anlamda deve midir, kuş mu? Bu sorulara yanıt aramaya çalışacağız.

Önce tarımdan başlayalım, 783.562 km2 toprağa sahibiz. Dört mevsimi yaşayan bir ülkeyiz, ayrıca dört mevsim güneş görüyoruz. Arazilerimizin büyük bir bölümü son derece verimli. Ekilip biçilmeye elverişli, ne var ki Konya ilimiz kadar büyüklükte Hollanda ile boy ölçüşemiyoruz. Hollanda’nın tarım ve gıda ihracatı 2016 yılında rekor seviyeye ulaşarak 94 milyar euro oldu. Ülkenin tarım ihracatı 85 milyar euro olurken tarım teknolojisi ihracatı 9 milyar euroyu buldu. Türkiye 2016 yılında 17.1 milyar euroluk tarım ürünü ihraç etmiştir. Geniş ve verimli topraklar, genç dinamik iş gücüne rağmen sorgulanması gereken en temel soru bu değil midir? mazotun altı liraya dayandığı, Dap kompeze gübre elli kg çuvalı 95 lira olan ülkede çiftçi nasıl ekim yapacak? Çoğu tarlalar bakire yatmaktadır. Ne yazık ki toprağı ekmemek, ekmekten daha kârlı olmuştur. Kimse bize masal okumasın, doğaldır ki Avrupa’nın tozuna yetişemiyoruz.

Tarımda sınıfta kaldık, peki biz mikro teknoloji ile uğraşıyoruz, dünya dijital teknoloji ile uğraşırken toprakla boğuşma zamanı değil diyebiliyor muyuz? Bu mantıklı bir yanıt olamaz. Çünkü mikro ve dijital teknoloji eğitimli insan işidir. Onun için de eğitimli iş gücü gerekir. Oysa bizim eğitilmiş insanımız genç beyinlerimiz yok değil. Fakat o süper zekâlarımızı Avrupa ve Amerika kapıyor. Devlet te pekala biliyor ki Türkiye’den yurt dışına olağanüstü bir beyin göçü var. Pek çok eğitilmiş gençlerimizde yurt dışında iş arayışı peşinde. Eğitim dibe vurmuş, imkânları kullanarak eğitilenleri de dış ülkeler kapıyor. Gerçek durum budur.

Steve Jobs hayatta iken, Başkan Obama'ya “Benim 30 bin bilgisayar mühendisine daha ihtiyacım var. Amerikan üniversiteleri bu ihtiyacı karşılayamıyor. Bir şeyler yapmazsak durum kötüye gidebilir” diyor. Obama ise konuyla acilen ilgilenme talimatı veriyor. Merkel, ABD'de Silikon Vadisi gezisinden sonra Almanya'ya döner ve heyecanla, “Acil bir şeyler yapmalıyız, bize bir silikon vadisi yapın hemen” diyor. Bilim adamları günümüzde dijital devrimin sanayi devriminden daha büyük olduğu fikrinde buluşuyor. Günümüzde casusluğun da özü değişmiştir. Şimdi dünyada teknoloji casusluğu yaşanmaktadır. Siber savaş kapıya dayandı. ABD, Rusya ve Çin siber ordularını bile kurdular.

Artık klavyedeki bir tuş darbesi ile finans sistemleri, Hava alanları, petrol boru hatları havaya uçuruluyor, enerji hatları, bankacılık dünyası, haberleşme ağları bir anda çökertilebiliyor. Tüm bunlar savaş gemileri, uçaklar, toplar, roket atarlar olmadan, sadece “0101” kodlamalarından oluşan yazılımlarla yapılıyor.

Üzülerek belirteyim, bu işler, TÜBİTAK’ın başında hayvanat bahçesi müdürleri ve vatandaşına şifa olarak deve sidiği ikram eden rektör yardımcısı öğretim üyeleri ile olmaz. Cahilin ferasetine güvenen rektörlerle hiç olmaz.

“Hayatta en hakiki mürşit bilimdir” felsefesini bir türlü algılayamadık. Bilimi önemseyen ona çareler arayan bize de bir Merkel, bir Obama gerekiyor sanırım.