En büyük kaybımız bu işte.

“Devlet adamı” kavramını yitirdik.

O gün bugün, pek çok konuda dikiş tutturamıyor; iki yakamızı bir araya getiremiyoruz.

… …

Kimdir “devlet adamı” ya da nedir?

Dürüstlüktür öncelikle.

Namustur. Çalmamak, çaldırmamaktır.. Harama tenezzül etmemek, harama uçkur çözmemektir.

Evine haram sokmamak, çocuklarının boğazından haram geçirmemektir.

Kul hakkı yememektir.

Kayırmacı olmamak, ayrım yapmamaktır.

Doğruluktan şaşmamaktır.

Yaptığı iş her neyse, o işe kendini adamaktır.

Yaptığı işi ölümüne sevmek, sevdirmektir.

Haklıdan yana olmak, torpil yapmamaktır.

Görev süresi içinde; çocuklarının, eşinin adını hiç kimsenin bilmemesidir.

Atatürk olmaktır.

İsmet İnönü olmaktır.

H.Ali Yücel, Bülent Ecevit, A.Necdet Sezer olmaktır.

Evet H.Ali Yücel olmaktır.

… …

Ben şimdi Hasan Ali Yücel’le ilgili bir öykü anlatayım; bu öyküden, ders çıkarma yüzü ve onuru olan(lar), “gereken dersi” çıkarsın.

* * *

Hasan Ali Yücel(1897 – 1961) Milli Eğitim Bakanı.

Bir gün kapısı çalınır.

Ve oldukça sade döşenmiş odaya iki lise öğrencisi girer.

O öğrencilerden biri; "Babacığım, Gazi ile beraber elini öpmeye geldik " diyerek arkadaşını gösterir.

Bakanın elini öptükten sonra masanın karşısındaki koltuklara otururlar.

O öğrencilerden biri Bakan Hasan Ali Yücel’in oğlu Can Yücel, diğeri Gazi Yaşargil’dir.

Can Yücel, “Babacığım biliyorsun her ikimiz de okulumuzu başarı ile bitirdik. Bir yıldır da para biriktirdik. Eğer senin de iznin olursa Bakanlığın bursundan yararlanıp Amerika'ya okumaya gitmek istiyoruz." der.

Kısa bir sessizlik olur.

Bakan Hasan Ali Yücel, oğlu Can Yücel’e döner; “Can, biraz dışarı çıkar mısın? Bizi arkadaşınla bir iki dakika yalnız bırak" der.

Oğlu dışarı çıktıktan Gazi Yaşargil’e; “Bak evladım, ben sizler gibi başarılı öğrencilerin yurt dışında öğrenim görmesini her zaman desteklerim. Fakat bir bakan olarak, oğlumu Amerika'ya gönderirsem,

bu durumu başkaları farklı değerlendirir. O nedenle sadece sana burs vereceğim. Birazdan gerekli işlemlerin yapılması için talimatı vereceğim. Hayırlı olsun…” der.

… …

Bakanın makam odasından dışarı çıkan Gazi Yaşargil, büyük bir coşku ve heyecanla kapının önünde bekleyen arkadaşı Can’a sarılır; “Can sana bir iyi, bir kötü haberim var. Baban bana burs verdi ama senin gitmeni onaylamıyor.” der.

Can hiç şaşırmamış, hiç yadırgamamıştır. Elini cebine atar, içi para dolu mendili çıkarıp arkadaşına verir.

"Al bunları Gazi. Bu para bana lazım değil artık” diyerek; bir yıldır biriktirdiği parayı arkadaşına uzatır.

O günün koşullarında, o yurt dışı, o burs, o genç delikanlıyı; ülkemizin büyük beyin cerrahlarından Prof. Dr. Gazi Yaşargil yapar.

* * *

Böyle bir şeydir işte gerçek anlamda devlet adamlığı.

Makamına gölge düşürmektense, oğlunun geleceğine gölge düşürmektir.

DEVLET ADAMI, ÇOCUKLARININ ve YAKINLARININ ADI BİLİNMEYEN ve de YOKSUL ÖLENDİR..