Ülkemizde yardımlaşmanın eski tarihlerde imecelerle başladığını görmekteyiz. Toplu yaşanan yerlerde ihtiyaç duyulan kamu hizmetleri ve yaşamı kolaylaştıracak veya halkın refah düzeyini artıracak işler için devletin erişemediği noktalardaki açıkları giderebilmek için imeceler kurulmuştur. İzleyen yıllarda imeceler işlerliğini kaybetmiş ve imece türündeki oluşumlar biraz daha statü kazanarak, dernek ve vakıf fiziki şekline bürünmüştür. Zamanla dernek ve vakıfların çoğalması daha da işlerlik kazanması ve parasal hacimlerinin artmasıyla kontrol mekanizmasının gerekliliği ortaya çıkmış, bu denetim ve kapsamı düzenleyen yasalar çıkartılmıştır.

Günümüzde derneklerin çalışma şekillerine bakıldığında bazı aksaklıklar görülmektedir. Çalışma şekilleri itibariyle  “hatıra” veya “iyi niyete” dayanan soyut kurallarla çalışmaktadır. Bu durum, birçok dernek yöneticisini yasalar karşısında zor durumda bırakabilmektedir. Yani başka bir ifade ile, dernek yöneticileri faaliyetlerini yerine getirdikleri sırada iyi niyetleri gereği bazı yasal işlemleri yerine getirmemekte, bu sebeple de  çoğu zaman “zimmet” suçundan yargı önüne çıkabilmektedirler.

Bilindiği gibiderneklerin ve vakıfların ticari bir amaçları yoktur. Özellikle dernekler kar amacı gütmeden daha ucuz mal veya hizmet üretiminde bulunmaktadır. Diğer taraftan kar amacı gütmemeleri sebebiyle de, vergi kanunlarımız derneklere vergi muafiyeti tanımak suretiyle, dernek ve vakıfları vergi mükellefi sorumlukları sınıfına giren kimi işlemlerden muaf tutmuşlardır. Ama bu muafiyeletler, vergi kanunlarındaki şekil zorunluluklarını ve diğer bağlı kanunlardaki yasal sorumluluklarını yerine getirmeyecekleri anlamına gelmemektedir.

Dernek yöneticilerinin yukarıda bahsettiğim gibi yöneticilik yaptığı dönemlerle ilgili ileride yargı ile karşı karşıya kalmamaları için neler yapmaları gerekir bir bakalım;

Dernekler Kanunu ve Vergi Kanunlarımız gereğince kullanılması veya alınması gereken belgelerin (fatura, dernek alındı belgesi, gider pusulası vs.)faaliyetleri çerçevesinde düzenlenmesi ve 03.02.1999 tarihinde yayınlanan 60 numaralı kurumlar vergisi genel tebliğinde yapılan, tutulması gereken bütün defterlerin tutulması, saklanması gereken bütün belgeleri saklamaları, defter ve belgeleri istendiğinde ibraz etmeleri gerekmektedir diyerek özellikle “belge” düzenine ilişkin oldukça sıkı sorumluluklar getirmiş veya daha önceki sorumlulukları bir kez daha hatırlatmıştır.

Özellikle dernek yöneticileri satın almış oldukları mal veya hizmet karşılığında kesinlikle “ fatura” veya “fiş” almaları, eğer malı yada hizmeti satan kişi vergiden muaf esnaf ise dernek yöneticileri tarafından gider pusulası düzenlenerek Gelir Vergisi kanununun 94 ncü maddesi uyarınca kesinti yapmak suretiyle, yapılan kesintiyi vergi sorumlusu sıfatıyla muhtasar beyanı marifeti ile bir sonraki ay ilgili vergi dairesine yatırmaları gerekmektedir. Uygulamada dernek yöneticilerinin sadece katma değer vergisi ödememek nedeniyle belge almadıklarını bunun yerine bir tutanak ile harcamalarını belgelediklerini, sonuçta derneğe katkı sağlamak adına yapılan iyi niyetli işlemleri nedeni ile küçük meblağlar yüzünden “zimmet suçu” ile yargılandıkları olayları ile karşılaşıyoruz.

Yukarıdaki açıklamalara göre dernek yöneticilerinin dikkatli davranmaları, bu faaliyetlerini serbest muhasebeci mali müşavirler  danışmanlığında yapmaları dernek yöneticilerini yasal sorunlardan kurtaracaktır.