Kurumlar
Vergisi Kanununu hükmü gereği, dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmelerin
kurumlar vergisi mükellefi oldukları açıklanmıştır. Diğer taraftan dernek ve
vakıfların tüzel kişilikleri itibariyle vergi konusu dışında kaldığı, dernek ve
vakıf bünyeleri altında çalıştırılan işletmelerin vergi mükellefi olduğu
anlaşılmalıdır.
Bilindiği
gibi dernek; kazanç paylaşma dışında belli bir ortak amacı gerçekleştirmek için
en az yedi kişi tarafından kurulmuş tüzel kişiliklerdir. Vakıf; bir malın
belirli bir amaca sürekli olarak tahsisi ve bu suretle devir etme ve devir alma
işlemlerinden men edilmiş malların idaresi için kurulmuş iktisadi
işletmelerdir. Bu Kanunun uygulanmasında sendikalar dernek; cemaatler ise vakıf
sayılır.
Bu
yazımızdaki amaç; bu kuruluşların kuruluş amaç ve faaliyetleri dışında tüzel
kişiliklerine bağlı olarak işlettikleri iktisadi işletmelerin vergi kapsamında
değerlendirilmesidir.
Buna
göre; Dernek veya vakıflara ait iktisadi işletmelerin kurumlar vergisine tabi
olmaları için;
Dernek
veya vakfa ait veya tabi olması ( ait olması; bu işletmenin faaliyetinin dernek
veya vakıf tarafından organize edilmesini ve doğrudan doğruya işletilmesini
ifade eder. Bağlı olması ise; işletmenin idaresinde dernek veya vakfın yetkili
olması demektir.)
Ticari,
sınai veya zirai faaliyette bulunması,
Sermaye
şirketi veya kooperatif şeklinde kurulmamış olması,
Bu
koşullara sahip olan dernek işletmeleri, ister kazanç gayesi gütsünler,
isterlerse kazanç gayesi gütmesinler vergi mükellefi olmak zorundalar.
Günümüzde
dernek veya vakıflara ait iktisadi işletmelerin vergilendirilmesinin hazineye
gelir sağlama yanında asıl amacı, kanımızca, mal ve hizmet akımının karşılıklı
belgelendirilmesinin sağlanması ve aynı konuda faaliyette bulunan işletmelerin
vergi yolu ile haksız rekabete maruz kalmalarının önüne geçilmesidir.
Mesela;
Dernek veya vakfa ait otopark işletmesi, pansiyon işletmeleri, çay ocağı veya
kantin işletmeleri, kitap yayınlayıp satmaları, lokal işletmeleri vs.. birer
iktisadi işletme niteliğinde olup kurumlar vergisi kapsamında vergi mükellefi
olmalarını gerektirmektedir. Çünkü yukarıda sayılmaya çalışılan işletmelerde
vakıf veya dernekler, bir bedel karşılığı mal veya hizmet sunmaktadırlar.
Dolayısıyla vergisel sorumluluklarını yerine getirmek durumundadırlar. Diğer
yandan vermiş oldukları bu mal ve hizmet karşılığında almış oldukları bedel
karşılığında, Vergi usul Kanunu hükümlerine uygun olarak, perakende satış fişi,
ödeme kaydedici satış fişi veya fatura ile belgelendirmek zorundadırlar. Almış
oldukları bedel karşılığında, bağış makbuzu veya alındı belgesi türünden kendi
tüzel kişiliklerine ve asıl faaliyetleri çerçevesinde kullanmış oldukları
belgeleri tanzim ederek vermeleri yasal olmadığı gibi, bu belgeler geçersizdir.
Diğer
yandan, Katma Değer Vergisi Kanununun 1. maddesinde; ticari, zirai, ve sınai
faaliyetler çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetler katma değer vergisine tabi
olduğu hüküm altına alındığından, dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmelerin
mal ve hizmet teslimleri nedeniyle düzenlemiş oldukları perakende satış fişi,
yazar kasa fişi veya faturalarında katma değer vergisi hesaplayacaklardır.
Dolayısıyla bu işletmeler aynı zamanda katma değer vergisi mükellefi
olacaklardır.
Vergi
Usul kanunun 172 maddesine göre ve yukarıda açıklanan kurumlar ve katma değer
mükellefi olmaları nedeniyle tüzel kişiliklerine ait tutmuş oldukları
defterlerin haricinde defter tutmak zorunda olup, sınıfları itibariyle bilanço
esasına göre defter tanzim etmek durumundalar.
Dönem
sonunda dernek veya vakıflara ait iktisadi işletmelerde oluşan kar veya zarar
vakıf veya dernek bütçesine aktarılarak, kendi tüzel kişilik kayıtlarına
intikal ettireceklerdir.
Ülkemizde
dernek ve vakıfların sayı olarak çokluğuna dikkat edilirse, vergisel
sorumluluktan kurtulabilmeleri için, açıklanan hükümlere uymaları
gerekmektedir.