Hepimizin bildiği hikâyedir: Karınca hacca gitmeye karar verir ve yola koyulur. Yolda sorarlar: -“Sen bu gidişle Kâbe’ye nasıl varacaksın, ömrün bile buna yetmez? Karınca da; "-Doğru söylüyorsunuz; belki Kâbe’ye varamayabilirim ama hiç değilse o yolda ölürüm.” diye yanıt verir.

Bir de Nemrut'un mancınıkla ateşe attığı Hz. İbrahim’i yanmaktan kurtarıp ateşi söndürmek için kuşun gagasıyla su taşıması hikâyesi vardır. Kuşa: -“Senin gaganda taşıdığın bir damla su ile kocaman ateş söner mi?” diye sorduklarında kuş; -"Tamam, bunu ben de biliyorum ama hiç değilse kimin tarafında olduğum belli olur." demiş.

Farklı bir örnekle devam edelim: Rusya’nın eğitim sisteminde en yüksek not (5) iken, boş kâğıt verse bile bir öğrencinin alacağı en düşük not (2) imiş. Moskova Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak çalışmaya yeni başlayan Türk akademisyen, bunu duyduğunda çok şaşırmış ve Dr. Theoder MEDRAEV’e giderek;

-“Boş kâğıt verene neden (0) yerine (2) veriyoruz, niçin öğrencilere adil davranmıyoruz?” diye sorduğunda, aldığı yanıt şu olmuş:

-“Çok soğuk havalarda bile sabahın yedisinde kalkıp okula gelerek tüm dersleri takip eden, soruları yanıtlayamasa bile sınavlarına saatinde girip kurallara uyan ve başka seçenekleri de varken, okumayı tercih eden bir çocuğa nasıl (0) verebiliriz?”

Ve devam etmiş:

-“Biz, sadece sınav sorularını bilemedi diye hiçbir öğrenciye (0) vermeyiz. En azından, insan olduğu ve denediği için saygı gösteririz.”

Düşündüm...

Doğduğumuz andan beri küçüklü büyüklü ne kadar çok sınavdan geçip, zaman zaman uğradığımız başarısızlıklar ve aldığımız (0)lar nedeniyle de ne cezalar çektiğimizi düşündüm. Ve bu yüzden kim bilir hangi hedeflerimizden vazgeçmek zorunda kalıp, yasaklananlar nedeniyle de hangi potansiyel yeteneklerimizi hiç deneyemeden bir daha canlanmamak üzere öldürdüğümüzü düşündüm..!

Düşündüm…

Hepimizin içinde denemediğimiz için pişmanlık duyduğumuz ve “keşke tepkilere aldırmayıp deneseydim” diye hayıflandığımız bir sürü şeyin uhde olarak kaldığını düşündüm. Farklılıklarımızı yaşamayı denememize izin verilmeyip, her yanımızın törpülenerek nasıl düz insanlara dönüştürüldüğümüzü düşündüm. Denemeden öğrenmenin mümkün olamayacağını ve tecrübe denilen şeyin, denenmeden asla elde edilemeyeceğini anlamak için çok geç kaldığımızı düşündüm..!

Düşündüm…

Yıkmanın ne denli kolay olduğunu, asıl zor olanın yapıcı yaklaşarak ilmek ilmek yol almak olduğunu düşündüm. Hakkınız yense ya da (0) alsanız bile hayatın önünüze getirdiği sınavlarda hak ettiğiniz notun en az (2) ve başarısız da olsanız, en az deniyor olmanın önemli bir başarı olduğunu düşündüm!

Ve; deneyip görmeden sadece düşünmenin hiçbir işe yaramadığını, geç de olsa anladım.

Siz bari geç kalmadan deneyin olur mu?

Hem de karınca gibi yolunda öleceğinizi bilseniz bile..!

DÜŞÜNEN SÖZLER:

Hiçbir zaman kaybetmem. Ya kazanır, ya da öğrenirim. Nelson Mandela

Hayat, acımasız bir öğretmendir; önce sınav yapar, sonra ders verir. Andre Gide

Cevizin kabuğunu kırıp özüne inmeyen, cevizin hepsini kabuk zanneder. GAZALİ

Yaşlanarak değil yaşayarak tecrübe kazanılır; zaman insanları değil, armutları olgunlaştırır. Peyami Safa

Tecrübe bir gözlüktür, onların sayesinde ikinci defa daha iyi görürüz. İbsen

Aslında geçmiş zamanı üçe ayırmak gerekir: Di’li geçmiş zaman. Miş’li geçmiş zaman. Tüh’lü geçmiş zaman. Yılmaz Erdoğan

Bugünkü aklım olsaydı, dün yaptıklarımı yapmazdım ama dün yaptıklarımı yapmasaydım, bugünkü aklım olmazdı. Sagopa Kajmer