Yarın Cumhuriyetimizin 97. Yılını kutlayacağız.

Ülkesini seven her yurttaşımız, bu özel ve anlamlı gün için; bir şeyler yapma çabası içerisinde (olmalı).

Bürokratlarımız, yazarlarımız, çizerlerimiz bu anlamlı tarihin önemini vurgulamaya çaba gösteriyor (kısmen).

97 yılda maksimum yokluktan, bu günlere nasıl geldiğimizi; kağnı arabalarından lüks otolara, ilkel haberleşme araçlarından cep telefonlarına ve internetlere nasıl eriştiğimizi anlatmaya çalışıyorlar.

Aklı başında siyasetçilerimiz (sıkça) cumhuriyetin ve demokrasinin erdemlerini vurguluyor.

Ben de bugün demokrasiye; bir başka boyuttan, yaklaşmak istiyorum.

… …

Demokrasi, bir yaşam biçimidir.

İnsan faktörünün ön plâna çıktığı, insanın yüceltildiği bir sistemdir.

İnsanın insana, insanların topluma saygı göstermesidir.

Her şeyin, “insanlığın refahı ve yücelmesi için” plânlanıp programlandığı, daha doğrusu plânlanmak durumunda olduğu bir yönetim biçimidir.

Cumhuriyetimizin 97. yılını idrak ettiğimiz bu günlerde; herkesin kendisiyle ilgili bir özeleştiri yapması ve kendi kendini sorgulaması gerektiğine, inanıyorum.

bu hafta herkes; “ne kadar demokrat olduğunun veya olabildiğinin; ne kadar demokrasiye inandığının ve bu konudaki bilgi ve birikiminin, ne kadarını hayata geçirebildiğinin” bir tahlilini yapsın.

Demokrasi, (öncelikle) aile içersinde yeşerip, serpilir ve aile içersinde kök salar ise; güçlü ve sağlıklı olur

Pekiii... bir aileye; demokrasi nasıl girer, nasıl yerleşip, nasıl yeşerir?

Tabi ki aile büyükleri kanalıyla...

Yani?

Yani, büyükanneler, büyükbabalar ve de anneler, babalar kanalıyla...

Ama bu gerçek; (ne acıdır ki) aile büyüklerinin, çok da umurunda değil.

İşte sıkıntımızın ve sıkıntılarımızın nedeni bu...

Aile büyükleri, rant kavgasının içinde kendini kaybetmiş durumda. Aile bireylerini görmeleri, fark etmeleri mümkün değil.

Aile bireyleri bölük pörçük...

Şimdi buradan sormak istiyorum...

Sevgili aile büyükleri; çocuklarınızın geleceğinin teminatı olan demokrasimizi güçlendirmek ve sağlıklı eller üzerinde yüceltip, yükseltmek için; (bugüne kadar) ne yaptınız, ne yapıyorsunuz? Çocuklarınızı bu konuda ne kadar eğitiyor, onlarla ne kadar ilgileniyorsunuz?

Bir masa etrafında çocuklarınızla ve de aile büyüklerinizle birlikte “en son” ne zaman yemek yediniz?

Çocuklarınızın arzu ve isteklerini, onların düşüncelerini, fikirlerini en son ne zaman aldınız? Onların küçük dünyalarına en son ne zaman girdiniz? Veya girmeyi denediniz?

Bütün bunları şunun için soruyor, şunun için söylüyorum. Üççeyrek asırlık yaşantımda gördüm ve yaşadım ki; aile sevgisinden yoksun yetişen, aile bağı güçlü olmayan gençlerimizde; (maalesef) insan sevgisi, toplum saygısı olmuyor.

Bu tür aile ortamında yetişen gençlerimiz; uyumsuz, geçimsiz ve saldırgan oluyor. İnsanlık ve cumhuriyet düşmanları, kökten dinciler ve bilumum sapıklar, hep bu tür aile ortamlarında yetişen gençler arasından çıkıyor.

Ben Cumhuriyetimizin 97. yılını idrak ettiğimiz bugünün, “demokrasi bilinci konusunda; insanımızın, kendi kendini sorgulama, kişisel özeleştiri yapma günü” olmasını diliyorum.

Ülkemizin güzel ilkelerini; lütfen önce kendi ailemiz içersinde uygulayalım. Daha sonra da; sevgi, saygı ve hoşgörü halkalarını (ailemiz dışına taşırıp) büyütüp, geliştirelim.

Cumhuriyet bayramınız kutlu olsun…