Allah vergisi inanılmaz bir öngörü ve önsezi yeteneğine sahip olan Atatürk, bu yeteneklerinin semerelerini ve de kısacık ömrüne sığdırdığı müthiş bilgi ve deneyimlerini, bir potada eritip; Türk Halkına sunmuş.
“Aman” demiş, “Aman, sakın ola ki Ortadoğu bataklığına bulaşmayın. Uzak durun, bu bölgeden…”
Başbakan ve Cumhurbaşkanı Adayı Beyefendi; “ayyaş” dediği, Büyük Önder’in, izlerini silmeyi kafaya koydu ya; o ne derse, aksini söyleyecek, aksini eyleyecek.
Soktu ülkenin başını bataklığın içine, hızla büyük bir felakete doğru sürüklüyor ülkeyi.
Allah bu ülkenin, yardımcısı olsun.
* * *
Adının ortalıkta dolaşmasından pek haz etmeyen bir kuzenim var.
İşte o kuzenim, sanal ortamda paylaştığı bir yazısında, bu konuya ilişkin düşüncelerini şöyle dillendirmiş.
“…Bir Osmanlı paşası olan ve bu coğrafyayı karış karış bilen; bu topraklarda İngilizlerle savaşmış; savaşırken de İngilizlerle işbirliği yapan Arap Milleti tarafından arkadan vurulmuş Atatürk'ün; ‘uzak durun bu coğrafyaya’ derken, bir bildiği varmış, demek ki…
Eski Türkiye'nin(!) devlet hafızasına dil uzatmadan önce, biraz tarih okumak gerekiyormuş, demek ki…
‘Komşularla sıfır sorun’ deyince; sıfır sorun olmuyormuş, demek ki…
Cumhuriyete ve onun öz niteliklerine b.k atılmadan önce, enikonu bayağı bir düşünmek gerekiyormuş, demek ki…
Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti, durduk yere, Ortadoğu'ya mesafeli durmuyormuş, demek ki…
Arapların arasına girmekle, arı kovanına girmek arasında fark yokmuş demek ki…
Arapların ipiyle, Ortadoğu Kuyusuna inmek kadar aptalca bir şey yokmuş demek ki…
Suriye sınırındaki mayınlar temizlenmeden önce; bütün bunlar düşünülmeli ve tartışılmalıymış demek ki…
Öyle her vara yoğa hırlayıp, ortaya atlamamalıymış demek ki…
Kürecik'e kurulan radarların, neye ve kime hizmet ettiği ve de edeceği, iyi irdelenmeliymiş demek ki…
… …
Demek ki neymiş; milli bilinç olmayınca, ümmetçilikle bir yere varılamıyormuş, demek ki…”
* * *
Haksız mı, benim kuzen?
Bunca sıkıntımız, bunca sorunumuz varken; ne işimiz var(dı) bizim Ortadoğu’da?
Neyimize güveniyoruz?
Morali sıfır edilmiş ordumuza mı?
Olmayan teknolojimize, pamuk ipliğine bağlı sanayimize mi?
Kevgire çevrilmiş, denetimsiz sınırlarımıza mı?
Hayalperest Başbakan ve cumhurbaşkanı adayının ‘Biz küresel gücüz…’ hayallerine mi?
Neye, neyimize güveniyoruz?
* * *
Bakın, bir şeyleri iyi bilelim ve kabul edelim.
Amerika’nın görevdeki başkanları, tekrar aday olacaklarında, iki şeyden çok korkarlar.
Birincisi, kendi görev dönemlerinde olan ekonomik kriz sonuçlarının, seçim dönemine yansımasından.
İkincisi de ülkelerindeki Yahudi Lobisinin tepkisini almaktan.
Birinden biri olursa, o kişinin tekrar başkan seçilemeyeceği, yaşanarak test edilmiştir çünkü.
Yani?
Yani, Amerika eşittir İsrail; İsrail eşittir Amerika’dır.
Yani?
Yani İsrail, sadece Ortadoğu coğrafyasında yer alan, 27817 Km2 yüzölçümüne, 7.500.000 nüfusa sahip, bir devlet değildir.
* * *
Sanal ortamda izliyor, çok gülüyor ama bir o kadar da ‘biz bu kadar salak olamayız’, diye üzülüyorum.
Süzme bir kesim tarafından İsrail’e boykot çağrıları yapılıyor.
Neyle?
Yahudi Mark Zuckerberg’in sahibi olduğu Facebook’la
Dahası, Microsoft’un sahibi Yahudi Bill Gates’in ürettiği işletme sistemi Windows’la…
Yani?
Yani adamları, protesto ederken bile onların ürettikleri ürünlerle eylem(!) yapıyoruz.
* * *
Aklımızı başımıza devşirelim.
Biz hurafelerle, abuk sabuk şeylerle uğraşırken, adamlar bilimle uğraşıyor. Eğitiyor, eğitiliyor, araştırıyor, buluyor, keşfediyor; üretiyor, üretiyor, üretiyor…
Ürettikçe büyüyor, büyüdükçe gelişiyor, geliştikçe tüm dünyayı avucunun, pençesinin içine alıyor.
Yani?
Yani böyle komik boykot çağrılarıyla, adamları değil yıkmak, sarsamayız bile. Kendimize zarar verir, kendi çıkarlarımızı zedeleriz.
Adına ne derseniz deyin; bu tür güçlerle mücadele etmenin yolu, ilim irfan sahibi nesiller yetiştirmekten geçer.
Teknolojimiz, teknolojileriyle; sanayimiz sanayileriyle baş edebilecek güce eriştiği zaman onlarla mücadele edebiliriz ancak.
Gerisi boş çaba, boş laftır.