Dünkü Hürriyet’te Yalçın Bayer’in köşesinde bir kez daha rastladım.

Psikanalizin kurucusu olarak bilinen ünlü nörolog ve psikolog Sigmond Freud (1856-1939), Atatürk’ü bakın nasıl anlatmış:

“Hangi dilden, hangi dinden, hangi topraktan olursan ol, Atatürk’ü sevmemek mümkün mü?

Aşk duygular ötesi bir sanatsa, Atatürk de bir insanlık sanatçısıdır. (…)

Atatürk, esir aldığı komutanlara insanca davrandı, esir aldığı bayrakları çiğnemedi, çiğnetmedi. O sadece toprağını korudu. Ülkesini ve milletini sevdi, onlar için savaştı.

Tüm insanlığa, mazlum milletlere örnek oldu. (…) Atatürk emperyalizme dur dedi. Çağdaş düzeni kurdu. Özgürlükleri, inançların serbestliğini, kadınlara seçme ve seçilme hakkını verdi.”

*

Yeri gelmişken, UNESCO’nun Atatürk tanımını da bir kez daha hatırlamakta yarar var:

“Atatürk, uluslararası anlayış, işbirliği, barış yolunda çaba göstermiş üstün kişi, olağanüstü devrimler gerçekleştirmiş bir devrimci, sömürgecilik ve yayılmacılığa karşı savaşan ilk önder, insan haklarına saygılı, dünya barışının öncüsü, yaşamı boyunca insanlar arasında renk, dil, din, ırk ayrımı gözetmeyen, eşi olmayan devlet adamı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusudur.”

*

Dönemin İngiltere Başbakanı Lloyd George ne demişti peki?
“İnsanlık tarihi birkaç yüzyılda bir dâhi yetiştirebiliyor. Şu talihsizliğimize bakınız ki bu yüzyılın dâhisi Küçük Asya’da çıktı. Hem de bize karşı. Elden ne gelebilirdi?”

*

Büyük Atatürk, doğum günü net olarak belli olmadığı için 19 Mayıs’ı doğum günü olarak seçmişti.

19 Mayıs 2022 Perşembe günü, O’nun Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı başlatmak üzere Samsun’a çıkışının 103. yıldönümünü ve doğum gününü kutladık, O’nu bir kez daha saygıyla, şükranla, rahmetle andık.

Ve O’nu anlamamakta hâlâ ısrar eden Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının varlığını, esefle hatırladık.

*

O’nun askeri dehâsını, liderlik vasıflarını, emperyalizme karşı bağımsızlıktan ve özgürlükten yana duruşunu, çağdaşlık yürüyüşünü, devrimci ruhunu dünyanın en önemli düşünürleri, devlet adamları takdir ediyor da, bağımsız bir vatan armağan ettiği kendi vatandaşlarından bir kısmı anlayamıyor ne yazık ki.

O’nun savaşta dize getirdiği düşman generallerini ezmeyen, bir milletin onuru kabul edildiği için düşman bayraklarını çiğnemeyen “insan” kişiliğini anlayamamak için, ya tamamen gözü kapalı olmak, ya da temelsiz, nedensiz, kör bir kin ve öfkeyle yüreği kararmış olmak gerek.

Oysa, gerçekleri görme adına biraz gayret sarfetseler, öyle iyi anlayacaklar ki bu büyük insanı…

Umarız, gün olur önyargılarını aşmayı başarırlar…