Cumhurbaşkanlığı Klasik Türk Müziği Korosunun 30 Ekim Pazar günü saat 11,30’da Cemal Reşit Rey (CRR) konser salonunda verdiği Dede Efendi konserine gittim.
Dede Efendi; Türk hânende, neyzen ve bestekârdır. 
Babası hamamcı olduğu için, "Hammâmîzâde İsmail Dede Efendi” olarak anılır. 
Dede Efendi bestekârlığının yanı sıra neyzenliği ve hânendeliği ile de ünlüdür. Sesinin güzelliği ve müzik yeteneği çok küçük yaşta ortaya çıkınca, 1798'de Yenikapı Mevlevihânesi şeyhi bestekâr Ali Nutki Dede'ye bağlanmış. Yirmi iki yaşındayken 1001 gün süren Mevlevî çilesini tamamlayarak «Dede» olmuş.
Çilede iken bestelediği ilk şarkısıyla Pâdişah III. Selim'in dikkatini çekmiş, art arda bestelediği yapıtlarla devrin gözde bestekârları arasına girmiştir.
Yüksek saray görevlerinden Pâdişah Musahipliğine ve Müezzinbaşılığa atanmış.
Sultan III. Selim'den sonra Sultan II. Mahmud'un da yakın alâka ve desteğini görmüş.
Konser öncesi çeşitli musiki cemiyetlerinden dostlarla görüşerek hasret giderdik.  ÇEKVA (Çorum Eğitim ve Kültür Vakfı) Onursal Başkanı, eski İmar ve İskân Bakanı sevgili hocamız  Prof. Dr. Ahmet Samsunlu ve eşi Zeynep hanımla da görüştük.
Konserde, Dede Eefendi’nin;
“Ey kaşı-keman tir-i müjen canıma geçti”, “Bir dilber-i nadide bir kamet-i müstesna” ve “Bu gece ben yine bülbülleri hamuş ettim.” adlı Ferahfeza ve “Yine zevrak-ı derunum kırılıp kenâre düştü.” adlı Mahur şarkılarını dinledik.
İkinci bölümde sevgili dostum solist Münip Utandı, Dede Efendi’nin“ Hüsnüne mail gönlüm ezelden”,  adlı Evcara, “Sevdiceğim aşıkını ağlatır” adlı Muhayyer ve “Bi-vefa
bir çeşm-i bidat ne yaman aldattı beni” adlı Gülizar şarkılarını okudu.
Koro; Dede Efendi’nin; Aşkınla ben ey nazenin, Mah yüzüne aşıkanım, Ey büt-i nev eda ve Şu karşıki dağda bir yeşil çadır,” adlı Hicaz şarkılarını okudu.
Yaklaşık 55 senedir Türk musikisinin içindeyim.
Konserde söylenen Dede Efendi şarkılarının çoğunu ilk defa duydum.
Bugüne kadar çalıştığım bütün korolarda sevgili şeflerimize, “Hocam, konserlerde klasik şarkılar yanında biraz da yeni bestelere yer vererek müzikseverlerin gönüllerini hoş tutalım ve sık sık konserlerimize gelsinler. ” diye ısrar ederdim.
Şefler de,” Mehmet bey, bizim bir misyonumz var, klasik şarkıları mutlaka okuyarak müzikseverlere sevdireceğiz” derlerdi. Maalesef, bir türlü sevdiremedik.
Çok ağır eserler ve çok uzun süren konserler nedeniyle konser salonları boşalmaya başladı. Bu konserde koskoca Cemal Reşit Rey konser salonunun yarısı boştu.
Klasik Türk müziği korolarının bütün çabalarına rağmen Klasik Türk Müziği sanırım bizim kuşakla beraber tarihteki yerini alacak.
Bu vesileyle, Dede Efendi’yi ve Dede Efendi’nin hac’da ölümünü şu ağıt dörtlüğüyle günülere kazıyan Yahya Kemal Beyatlı üstadı sevgi, saygı ve rahmetle anıyorum.
Tauna grifdar olarak Mina’da,
Can verdi cehennem gibi bir hummada,
Fâni ise öz bestelerin hallâkı,
Doğmak yaşamak nafiledir dünyada…
(Taun: Veba hastalığı; Hallâk: Allah’ın sıfatlarındandır. Burada bestelerin yaratıcısı anlamına gelir.)
5 Kasım Cumartesi günü Kadıköy Saray Muhallebicisinde Çorum lisesi 1963 mezunu arkadaşlarım, Haldun Karaoğlu (iş adamı), Abdullah Bükülmez (Emekli bürokrat),  Hüseyin Eyüpoğlu ( Emekli Savcı), Yaşar Köstekçi ( Avukat), Üstün Atalay (İş adamı) ve Sefa Kılıç (Sanayici) ile buluştuk. Metin Muci ve Tuncay Erzurumlu mazeretleri nedeniyle gelemediler. Yaklaşık 3 saat Çorum lisesi ve Çorum anılarımızı paylaştık. İskilip’ten İsmet Kasımcan, Çorum’dan Adnan Çırakoğlu, Osmancık’tan İsmail Ayvaz, Ankara’dan Arif Damar,  Ayvalık’tan Özcan Atalay’ı telefonlara arayarak muhabbetimize ortak ettik.
9 Kasım 2016
                            

Soldan ; Haldun Karaoğlu, Üstün Atalay, Abdullah Bükülmez, Hüseyin Eyüpoğlu, Yaşar Köstekçi, Mehmet Özata ve Sefa Kılıç...