-Darbeye karşı imiş gibi gözüküp büyük bir heyecanla darbe bekleyenler…

-Ve de bundan büyük bir mutluluk duyanlar…

-Bugüne kadar yapılan darbelerden kim faydalandı diye hiç sormayanlar…

-Ve de bu darbeler ne getirdi ne götürdü diye hiç sorgulamayanlar…

-Darbe yapmadığı için olabildiğince askere kızanlar…

-Ve de onlara kâğıttan kaplanmışsınız diyenler…

-Attıkları manşetlerde, köşe yazılarında darbe çağrısı yaparak askeri kışkırtanlar…

-Ve de her darbenin sabahı, darbecileri çiçeklerle kutlayıp saygılarını sunup başarı dileyenler…

İşte Türkiye’de her darbe öncesi, her darbe sonrası yaşananlar böyle idi.

* * *

-RAND Corporation, ABD merkezli siyasi strateji ve düşünce kuruluşudur. 1946 yılında kurulmuştur.

ABD hükümetine, milli güvenlik konularında stratejiler üretir.

İşte bu kuruluş, 21 Ocak 2020 günü “Türkiye’nin Milliyetçi Eğilimi: ABD-Türkiye Stratejik ilişkileri ve ABD Ordusu” isimli bir rapor yayınlar.

Basına yansıdığına göre, 276 sayfalık raporda “Orta kademe askerler rahatsız, yeni bir darbe girişimi bile olabilir” denir.

Ki, bu ifade ile asker darbe yapmaya kışkırtılır, Türkiye’ye bir mesaj verilir olmuştur.

Ve yine aynı raporda, “Türkiye’de yaşayabilir bir muhalefet lideri ya da koalisyonunun ortaya çıkması durumunda Erdoğan ve AKP 2023’te iktidardan sökülüp atılabilir. Bu durumda Türkiye’den daha uzlaşmacı bir yaklaşım beklenebilir…” denir.

Ki, bu ifade ile de giderek güçlenir gözüken muhalefet, ABD himayesinde gibi gösterilerek zan altında bırakılır olmuştur.

Başka bir bakışla bu ifadeler, muhalefeti zan altında bırakmayı, iktidara darbe korkusu yaşatmayı hedefleyen ifadeler olmuştur.

Ve de böylelikle Türkiye’de bir darbe tartışması gündeme düşürülmüştür.

* * *

Öncelikle bilmemiz gerekir ki;

-Bu ülkede 12 kez sıkıyönetim ilân edildi, altı kez darbe ve müdahale yapıldı.

-Bu ülkede 25 kez Kürt isyanı oldu, 15 yıl olağanüstü hal uygulandı.

-Bu ülkede 36 yıldır adı konulmamış bir savaş yaşandı, yine yaşanmakta; yaklaşık 50 bin can verildi, yine verilmekte.

-Ve toplumsal farklılıklar kaşındı bu ülkede; Çorum, Maraş, Sivas olayları gibi büyük felaketler yaşandı.

Ve de dönemine göre bir korku üretildi bu ülkede.

En küçük toplumsal uyanış komünizm korkusu oldu; en masum talepler bölücülük kabul edildi; sıradan bir muhafazakârlık irtica olarak görüldü bu ülkede.

Yani neredeyse 97 yıllık cumhuriyet tarihi; isyanlar, sıkıyönetimler, darbeler ve korkular tarihi oldu.

Öyle ki, ülke içindeki sermaye gruplarının paylaşım kavgasında bile askeri müdahalelere ihtiyaç duyuldu bu ülkede.

* * *

Ama darbelerin ve müdahalelerin arkasındaki güç asla sorulmadı, sorgulanmadı bu ülkede.

-Yani darbeyi yapanlar görüldü ama yaptıran güçler görülmedi.

-12 Eylül darbesi için, o günlerde ABD’den yükselen “Bizim çocuklar başardı” sözleri bile duyulmaz oldu.

-Ve bugüne kadar yapılan tüm darbelerin arkasında var olan ABD görülmez oldu.

-Darbe yapanlar ülkeyi kurtardığını sanmışlardı; ama kime hizmet edildiği bugüne kadar asla sorulmadı ya da sorulamadı.

Tüm darbeler Atatürk adına yapıldı; tüm darbeler “cumhuriyet” adına yapıldı. Ama bu değerlerin, darbelerle büyük bir tahribat yaşadığı görülmedi ya da görülemedi.

Ve de bugün ülke, ABD kaynaklı olarak 21 Ocak’tan bu yana yine bir darbe tartışmasının içine sokuldu. İktidar ve muhalefeti sarsan ve karşılıklı zan altında bırakan bir tartışmanın kapısı açıldı.

İşte bugün:

-Darbelerin bu ülkeye neye mal olduğunu yaşayarak görmüş olan Türkiye siyaseti, iktidarı ve muhalefeti ile ABD’den yükselen ve Türkiye gündemine sokulan bu tartışmalara güçlü bir karşı duruş göstermelidir.

-TÜSİAD, MÜSİAD gibi tüm iş dünyası ve de tüm sivil toplum kuruluşları, yüksek bir sesle iktidarı, muhalefeti ve orduyu zan altında bırakan bu söylentilere karşı büyük bir tepki göstermelidir.

Çünkü Türkiye, bir Irak değildir ve de bir Suriye değildir; Ortadoğu’da olduğu gibi ABD kontrolünde olacak bir kaosa hapsedilmemelidir.