"Dışkı yedirmek işkence değildir" demiş Celal Şengör. Bu sözü söyleyen kişi sıradan biri olsa önemsenmeyebilir. Ancak önemli bir bilim insanı ve bir Cumhuriyet yazarı ise elbette bir şeyler söylemek gerekir.
Celal Şengör bir profesör, bir jeolog, dünyaca ünlü bir deprem bilimcisi. İTÜ Öğretim üyesi ve Cumhuriyet Bilim-Teknik dergisinde bilimsel yazılar yazan bir yazar.
* * *
22 Kasım 2015 Pazar günü Radikal Gazetesinde Armağan Çağlayan'la yapılan söyleşisinde aynen böyle söylemiş Celal Şengör.
Başka şeyler de söylemiş:
-"Deniz Gezmiş bir şakidir" demiş.
"Yani ben bu memlekette, Deniz Gezmiş gibi bir eşkıyaya kahraman denildiğini gördüm" demiş.
-"Bizim cahil olmamızın en önemli sebebi Türkiye'de aristokrasinin olmamasıdır" demiş.
-"Hayatımda hiç ekmek almadım" ve de "Hiç halkın içine çıkmadım" demiş.
-Kenan Paşa'nın cenazesine katılamadığı için üzülmüş. Ama cenazesine "Sana Müteşekkiriz Nur İçinde Yat Komutanım" yazılı çelenk göndermiş.
* * *
Ve daha çarpıcı şeyler de söylemiş Celal Şengör:
-"Kenan Evren akıllı bir adamdır" demiş.
-"Kenan Evren'in 12 Eylül'de yaptığı her şeyi onaylıyorum" demiş.
-"Bu toplumu bir oligarşi yönetmeli" demiş.
-"Eğitimsiz grup hiç oy kullanmamalı" demiş.
-"Tevrat, İncil, Kuran Ortadoğu masallarıdır" demiş.
Demiş ama Aziz Nesin gibi olabilecek mi, cenazemde dini tören istemem, mezarım belli olmasın diyebilecek mi, bilemiyorum.
Ve de "Kim ne derse desin, Tayyip Bey aptal olmadığını ispat etti" demiş.
Enver Aysever'le "aykırı sorular" programında yapılan bir söyleşide ise:
-"Darbe zorunlu ameliyat gibidir" demiş.
-"Bizans'ı Osmanlı'ya tercih ederim" demiş.
Yani demiş de demiş...
* * *
Bir Bektaşi fıkrası vardır:
Bektaşi Ramazan ayında bir gün rakı içerken yakalanır, Kadı'nın huzuruna çıkarılır. Kadı, "Bre utanmaz, bre Allah'tan korkmaz" diyerek Bektaşi'yi haşladıktan sonra:
"Yatırın, 500 sopa vurun" demiş. 500 sopayı duyunca gözleri açılan Bektaşi:
"Kadı hazretleri, kusurumu bağışla: Ya sen sayı saymayı bilmiyorsun ya da kıçın sopa yememiş" demiş.
Galiba Celal Şengör'ün durumu aynen böyle. Yani bu Osmanlı Kadı'sı gibi...
-Hayatında mahkemeye gitmemiş.
-Hayatında yazdığı bir yazıdan, söylediği bir sözden yargılanmamış.
-Hayatında bir karakola düşmemiş.
-Hayatında bir cezaevinde yatmamış.
-Hayatında bir işkence görmemiş.
-Hayatında kendinden başka bu toplum için hiç düşünmemiş.
Diyor ya! "Hayatımda hiç ekmek almadım" diye...
Cumhuriyet yazarları içinde yer almış. Ama Cumhuriyet yazarlarından işkence görenleri, düşüncesini hayatıyla ödeyenleri, mahkeme salonlarında, karakollarda, cezaevlerinde ömür geçirmiş olanları hiç görmemiş!
Bu sözleri söylerken Nazım Hikmet'ten, Uğur Mumcu'dan, İlhan Selçuk'tan, Ahmet Taner Kışlalı'dan, Muammer Aksoy'dan, Bahriye Üçok'tan, Ümit Kaftancıoğlu'ndan, Necip Hablemitoğlu'ndan, Turan Dursun'dan, Server Tanilli'den hiç utanmamış.
Ne yazık ki, böyle düşünen ve Atatürk'ü sığınak yapan çok insan vardır bu ülkede.
* * *
Evet, "Deniz Gezmiş bir eşkıyadır" diyen Celal Şengör'e sormak gerekmez mi?
İdam sehpasına giderken, "Türkiye'nin bağımsızlığından başka bir şey istemedim. Bundan dolayı 'ölümden korkmuyorum' ve ben 24 yaşındayken kendimi Türkiye'nin bağımsızlığına armağan etmekten onur duyuyorum" diyen Deniz Gezmiş'e, eşkıya demek yakışır mı bir Cumhuriyet yazarına?
Ekonomisi küresel sermayeye teslim olmuş, toprakları ABD üsleriyle dolmuş bir ülkede, Kurtuluş Savaşındaki bağımsızlık rüzgârını yeniden ayağa kaldırmak isteyen bir gence, şaki demek yakışır mı bir Cumhuriyet aydınına?
Ve Cumhuriyet tarihinin en karanlık bir devri olan 12 Eylül darbesine, alkış tutmak yakışır mı bir bilim insanına?
* * *
"Söylediklerimden incinenlerden özür dilerim" demiş Celal Şengör.
Evet, bir özür dilenmeli. Tüm 68 kuşağından, darbelerin acısını çekmiş bu halktan ve yazarı olduğu Cumhuriyet gazetesinden, kavgasının bedelini canıyla ödeyen tüm aydınlardan bir özür dilenmeli.
Ve de bir demokrat olmanın yalnız diplomayla, yalnız kravatla olmadığı bilinmeli...