Hoca cemaat hikayesi…
Hoca (!), yaptığı yanlışları kim yüzüne vurursa, kim karşısında durursa; onu ya da onları “darbecilikle” suçladı, suçlamaya da devam ediyor.
Bu durumda cemaat ne yapacak?
Hocasını öykünecek, hocasının dediklerini/yaptıklarını katlayarak, kendine malzeme yapacak.
Nitekim de yapıyor.
Eskişehir’deki gezi olaylarında, Ali İsmail Korkmaz’ı döverek öldürmekten yargılanan Polis memuru Mevlüt Saldoğan, çıkarıldığı mahkemede; “Dönemin Başbakanı olan Erdoğan, Gezi olayları için, ‘darbe’ dedi. Ben, darbeyi bastırmada görev aldım ve gereğini yaptım. (…) Ben suçluysam, dönemin Başbakanı da, İçişleri Bakanı da suçlu… Onları da yargılayın madem… ” dedi.
Hoca’nın(!) böyle bir söylemi oldu mu?
Oldu.
Hoca (!) bu sözü, o gün de söyledi, her fırsatta da söylemeye devam ediyor.
O zaman cemaat de haklı.
Hoca yellendiyse, cemaati de kendisine yakışanı yapacak elbet.
Vurmaksa vurmak; kırmaksa kırmak; parçalamaksa parçalamak; öldürmekse öldürmek…
Ve öldürdü işte…
* * *
Hoca (!), yasa/hukuk tanımadı, kendisi için, birinci derecede sit alanı üzerine KAÇ-AK saray yapmaya başladı.
Mahkemelerin “durdurma kararlarını” iplemedi, inşaata devam etti.
Üstelik ilgili mahkemelerin, “inşaatın durdurulması” kararlarını hiçe sayarak; “Sıkıysa gelin durdurun!” diye de postasını koydu.
İskânsız, ruhsatsız binaya, elektrik, su, telefon bağlattı; girdi içine oturdu.
Kanun koyucular ve de uygulayıcılar, bir şey yapabildi mi?
Yapmadı, yapamadı.
Şimdi cemaat de aynı şeyi yapacak.
Onlar da kaçak göçek iş yapacak, KAÇ-AK SARAYI örnek gösterecek; onlar da mahkemelere posta koyacak; olmadı, olayı uluslararası mahkemelere taşıyacak; Hocalarının(!) yaptıklarını emsal gösterecekler.
O ki Hoca yellendi, onlar da gereğini yapacaklar elbet.
Kaçaksa kaçak; ruhsatsızsa ruhsatsız…
Ve ülkenin dört bir yanında kaçak yapılar yükselmeye başladı; çıngar daha sonra kopacak…
* * *
Hoca Efendi, Esnaf ve Sanatkârlar Şurası’nda; “Taksici, şoför deyip geçmeyin. Onlar mahallenin ağabeyidir, bekçisidir. Bakkal, kasap, manav, terzi deyip geçemezsiniz. Onlar esnaftır, polistir, askerdir, alperendir.” dedi.
Kime karşı söyledi?
Eğitim ve öğretim düzeyi ortalaması 3,5 yıl olan bir topluma, bir cemaate karşı söyledi.
Ne yapar bu durumda o cemaat?
En ufak toplumsal bir olayda, alır eline palayı, satırı, kılıcı, pompalıyı; polislik yapmaya kalkışır.
Nitekim de kalkıştı.
Taksim İstiklal Caddesinde durumdan vazife çıkaran eli palalı esnaflar saldırdı, insanlara.
Hoca efendi yellendi, cemaat da gereğini yapacak elbet.
Palaysa pala; satırsa satır; pompalıysa pompalı…
Hoca coştu bir kere…
Cemaat de coşacak elbet.
Tanrı bu milletin yardımcısı olsun…