Toplum ve siyaset bilimciler, “Cumhuriyetin temeli, kültürdür.” der ve ardından eklerler; “Cumhur kültürlü olmalı ki, Cumhuriyet yaşayabilsin…”

Doğru mu?

Doğru…

Gelin şimdi, bizim cumhurumuzu (halkımızı) irdeleyelim.

Nedir bizim cumhurumuzun kültürü?

Eğer kültür olarak, “öğrenim durumunu” baz alırsak; bizim cumhurumuzun ortalama öğrenim düzeyi, “3,5 öğrenim yılı”dır…

Bu arada önemli bir noktaya dikkatinizi çekmek isterim; bu oran, cumhurumuzun “ortalama öğretim düzeyi”ni gösteren orandır... Yoksa cumhurun “ortalama eğitim düzeyi”, bunun da altındadır.

Yani?

Yani her bir şeyimiz, işte bu “3,5 öğrenim yıllık kültürle” belirleniyor.

Bizi yönetenler, bu “kadarcık kültürle” seçiliyor; geleceğimizi ve kaderimizi, bu “kadarcık kültür” biçimlendiriyor.

O nedenle Batı toplumlarıyla, aramızda uçurumlar var.

O nedenle onlar aya giderken, biz yaya gidiyoruz.

O nedenle, meclis aritmetiğinin dengesini bir türlü ayarlayamıyoruz.

O nedenle, insanlarımız, işsizlikten ve açlıktan kırılırken; başımızdaki zat, uçak üzerine uçak alarak araç filosunu takviye ediyor, saray üzerine saray yaptırıyor.

O nedenle, bu çağda, hâlâ türbanı, çarşafı tartışıyoruz.

O nedenle her bir şeyimiz “çıtkırıldım”…

* * *

Böyle olunca ne oluyor?

Şu oluyor.

Ülkemizde hiçbir kurumun ayakları yere basmıyor (ya da bastırılmıyor).

Kurumlarımızı ehil kişiler yönetmiyor.

Ortak fikir üretemiyor, toplumsal aklımızı kullanamıyoruz.

Uzun erimli düşünemiyor, sağlıklı yorumlar yapamıyoruz.

Sorunlarımızı çözemiyoruz, çünkü sorunlarımızla yüzleşmek işimize gelmiyor, gelmediği için de öteleyip duruyoruz.

Ötelediğimiz sorunlar, daha sonra, daha büyük sorunlar olarak karşımıza çıkıyor.

Toplumsal çıkarlarımızı bir kenara itip, kişisel çıkarlarımızı öne çıkarıyoruz.

Geleceği düşünmeden, günü birlik yaşıyoruz.

* * *

Hiç düşünüyor musunuz; İsveç’in, Norveç’in, Danimarka’nın, Hollanda’nın… sorunları; bizim sorunlarımıza göre neden devede kulak?…

Niye onlarla (ve de tüm Batı’yla), pek çok konuda, aramızda uçurumlar kadar fark var?

Neden onlar, bizim yıllardır yaşadığımız sorunları, yaşamıyorlar?

Niye onlar da bizim gibi vıttırı vızık işlerle uğraşmıyor, neden bu uğurda toplumsal sinirlerini harap etmiyorlar?

Neden onlar, komşularının nasıl giyindiğine, nasıl tapındığına karışmazken; biz niye her şeye nane, her şeye maydanozuz?

Nedir onlarla aramızdaki fark, hiç düşündünüz mü?

* * *

Ben söyleyeyim. Aramızdaki o fark, kültürdür, kültür…

O fark öğrenimdir.

O fark eğitimdir.

“3,5 yıllık öğretim düzeyimizle; (diplomalarımızda ne yazarsa yazsın) 3,5 yıllık eğitim ve kültürü (bile) olmayan, seçilmişlerin atadığı, atanmışlar tarafından yönetiliyoruz.

Örnek mi?

İşte örnek.

Babasının kim olduğunu bilmesini sağlayan, bu ülkenin kurtarılmasında ve kurulmasında büyük rol oynayan bir Kurtuluş Savaşı Önderi için densizce sözler sarf eden zat.

Kim o?

Bir öğretmen, bir müdür…

Alanya/Mahmutlar İlkokulu Müdürü.

Padişah giysileriyle poz veren, böyle bir Müdürün(!) yönettiği bir okuldan yetişen öğrenciden hayır gelir mi?

Gazetemiz Yeni Alanya Yazarı İbrahim İpbüker günlerce yazdı.

Antalya İl Milli Eğitim Müdürüne ulaşmaya çalıştı.

Alanya ile çok yakın ilişkiler içinde olan İl Milli Eğitim Müdürü Sayın Hüseyin Er, bilmiyor mu, duymuyor mu, ya da duymadı mı bu yakışıksız söylemleri?

Ya da diğer yetkililer?

Bilmemeleri, duymamaları mümkün mü?

Elbet de biliyor, elbette duyuyorlar.

Biliyorlar, duyuyorlar da ne oluyor?

Hiç?

Koca bir hiç.

Dönelim yine yazımın başına?

Ne dedik?

Biz “ortalama eğitim düzeyi 3,5 öğretim yılı” olan bir ülkenin bireyleriyiz.

Onun için bu durumdayız.

Onun için hemen her konuda yerlerde sürünüyoruz.

Onun için iki yakamız bir araya gelmiyor.

Onun için cumhurumuz bu durumda.

Onun için cumhurumuz ve onu yönetenler; işlerine gelmeyeni, duymazdan, görmezden geliyor.